| |
Çözüm yok!
Yazacağım bu yazıyı, PKK'nın dağ kadroları okuyamaz. Ama bu yazıyı okuyacak başkaları var. Doğu ve Güneydoğu'da yaşamakta olup, genç evlatları PKK'ya katılma ihtimali olan aileler var. Bölgenin politik ileri gelenleri var. Siyasal ve örgütsel varlıklarını teröre endekslemiş olanlar var. PKK ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne aynı mesafede durmayı, doğru duruş olarak kabul etmiş insanlar var. Dikkat çekici bir politik figür anlamında Leyla Zana, yol arkadaşları ve sempatizanları var. Ve tabii, İmralı'da cezasını çekmekte olan Abdullah Öcalan var. Benimle aynı fikirde olmayabilirler. Ama gözlemlerimi dikkate almamaları için bir sebep yok. Dışarıdan bakıldığında basit görünen fakat sürecin ruhuna inildiğinde büyük anlam taşıyan ciddi bir değişiklikten söz etmek istiyorum. Türkiye'de, terörle ilgili şöyle bir kalıp yaygınlaştı: Terör çözüm değildir! Bu kalıp, o kadar çok kişi tarafından o kadar çok tekrarlandı ki, içi boşaldı. O kadar içi boşaldı ki, artık hiçbir anlam ifade etmiyor. Üstelik, söyleyenlerin gerçek duygu ve düşüncelerini de anlatmıyor, terör çözüm değildir, sözü... Ellerinde taşıdıkları pankartlarla Abdullah Öcalan'a özgürlük isteyenler bile bu cümleyi kullanabiliyorlar: Terör çözüm değildir. Kimin, terör derken neyi kastettiğini anlayamıyorsunuz. Şu kadar ki, devleti terörist olarak görüp, dağa çıkmış olanları özgürlük savaşçısı olarak değerlendirenler de, göğüslerini gere gere, terör çözüm değildir, diyebiliyorlar. O halde, politik duruşlar arasındaki keskin sınırları ortadan kaldıran bu içi boş söylemden vazgeçilmeli, gerçeğe dönülmelidir. Sen, terör çözüm değildir, diyorsun, karşındaki de "terör çözüm değildir" diyor ama bildiğini okuyor. Öyleyse artık gerçeği konuşmanın zamanı gelmiştir: Ve gerçeklik şudur: Teröre çözüm yok! Terör çözüm değildir, değil, teröre çözüm yoktur! Artık Türkiye'de, terörün kendisinin çözümü kalmadı. Silahını bırakıp dağdan inmekten başka hiçbir seçeneği kalmadı. Öyle bir noktaya gelindi ki, kurtuluşu da kalmadı. Birkaç gündür Güneydoğu'daydım. İyi ki gidip kendi gözlerimle görmüşüm. Ve okuyucularla paylaşma vicdani sorumluluğumu yerine getiriyorum. Devletin hem idari hem de askeri kadroları, yürütülen mücadeleler sonucunda inanılmaz bir derinlik ve kararlılık kazanmış... Şehir merkezlerindeki sivil yurttaşlar terörsüz yaşamanın tadını almış... Güvenlik kuvvetlerinin ne gözlerinde ne de vücut dillerinde tedirginlikten eser yok! Mesele, esas olarak bitmiş! Çözüm yolu kalmamış... Dağlarda sıkışmış militanların yaptığı Rus Ruleti olarak bile değerlendirilemez. Rus ruletinde hiç olmazsa tetiğin boş düşme olasılığı vardır. Terör, sonuç itibariyle çaresiz kalmıştır. Hiç kimse, ideolojik ya da politik bir gönderme yapmaya çalıştığımı düşünmesin. Keskin bir askeri realiteden söz ediyorum. Doğru şiar, silahlar sussun, değildir. Doğru şiar, silahlar bırakılsındır.
|