| |
|
|
Bazı fikirler linç edilir!..
Kazım Kanat çok sevdiğim bir arkadaşım.. Çok da saydığım bir dostum.. Spor sayfalarını yakından izleyenler bilirler.. En çok çatışan fikirlerdir bizimkiler.. Bazen öyle yazarız ki karşılıklı, aramızda kanlı kavga var sanırlar.. Bu yüzden, Atina gidişi bizi havaalanında sarmaş dolaş görenler çok şaşırdılar. Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar.. Yani gerçek güneşi fikirlerin tartışmasından doğar, bugünkü dille.. Kazım bunun en çok farkında olan kişilerdendir. Yazarken "Bu benim dostum, aman kırmayayım, gücendirmeyeyim" diye düşünmez, düşündüğünü yazar. Bu yüzden kendisi de düşündüğünü yazanlara gücenmez. Ayni havaalanında gene bizim gazeteden bir başka arkadaş daha vardı.. Küçüğüm.. Yanımdan geçti, boş gözlerle.. "Görmedi" dedim.. Bekleme salonunda bir daha yanımdan geçti.. Boş gözlerle.. "Görmedi" dedim.. Uçağa giderken, bu defa ben önünden geçtim.. Küçük, ilk selam ona düşer.. "Büyüklük bende kalsın" dedim.. Gülümseyerek selam verdim.. Almadı iyi mi?.. Ayni gazetenin mensubu, ayni takımın adamıyız sözde.. Bunca yıllık da dostluğumuz var.. Niye böyle "Boş" bakıyor peki?.. Çünkü kendisini eleştirdim.. Hem de fena halde eleştirdim. TRT'de tüm ülkeye hitap ederken yaptığı yorumların nasıl felaket olduğunu yazdım.. Meğer yazmamam gerekirmiş.. TRT'nin tüm spikerlerinin canına okumakta özgürüm, ama hazret arkadaşım ya, ona göz yummam gerek.. Bakın ben gazeteciyim.. İnsanlar benimle "Gazeteciyim" diye dostluk ediyorlarsa, boşuna heveslenmesinler. Yazarken, dost düşman ayrımı yaparsam, kendime saygım kalmaz. Doğrudur, heyecanlı, coşkulu yazarım.. En uç noktalarda yazarım. Beğendim mi, göklere çıkarırım, benimle beraber.. Beğenmedim mi, yerin dibine sokarım.. Ama yazdıklarım "Benim" düşüncelerim ve duygularımdır, kişilerin benimle olan mesafesi değil. Bu yüzden çok dost kaybettim.. Ama acaba gerçekten dost mu kaybettim diye düşünmek gerek.. Dostluğumuz bir eleştiri ile yıkılacaksa, zaten kaç paralık kıymeti vardır ki.. Kazım dostumdur. Adını yazma gereği duymadığım öteki mi?.. Geçiniz, lafını etmeye değmezmiş meğer.. Şimdi dostum Kazım "Hakan Şükür milli takımı bırakmalı" diye yazdı.. Efendim, Tuncay'ın, Serhat'in, Fatih Tekke'nin, Ersen Martin'in, ne bileyim Zafer Biryol'un yolunu tıkıyormuş.. Ben de, Samsun maçı sonrası "Böyle diyenlerin yüzü kızardı mı acaba bu futbolu görünce" dedim.. Kazım dün "Fikrimi linç ettiler" dedi.. Edenlerin başına benim adımı koyarak.. Ama dikkat buyurun "Hıncal Usta" diye hitabını sürdürerek.. Örnek verdi.. Metin Oktay en iyi zamanında bırakmış.. Sonra yeniden döndürmek istemişler.. (Kazım bilmez, o kampanyanın başındakilerdendim.) Necmi Ağabey (Tanyolaç) "Krallar palyaço olmaz" diye bir yazı yazıp, işi bitirmiş.. Türk spor tarihinin en kötü örneğidir bu Kazım.. Kötü örnek, örnek olmaz lafını doğrular.. Metin Oktay'a, Fener medyası, 33 yaşında ve gol kralı olduğu sene futbolu bıraktırdı.. "En iyi zamanında bırak" diye.. Daha aptalca bir laf duydunuz mu?.. En iyi zamanında bırak.. Terziye diyorlar ki, "En iyi zamanında bırak, artık dikme.." Ressama diyorlar ki, "En iyi zamanında bırak.. Artık çizme.." "Ey mimar, artık bina yapma.." "Ey çöpçü, harika temizliyorsun sokağı.. En iyi zamanında bırak.." "Ey gazeteci.. Harika yazıyorsun. En iyi zamanında bırak, artık yazma.." Söyler misiniz, dünyanın hangi sanatında, hangi mesleğinde bir adam, bir ittifak korosu ile "En iyi zamanında, zirvede iken" bıraktırılır? Metin'i, gol kralı olduğu yıl bıraktırdılar.. Adam futbolcu.. Başka işi yok.. Futbolun doruğunda.. Omuzlarda.. Birden boşluğa düştü.. Psikolojisini düşünebiliyor musunuz?.. İçinde futbolun en iyisini oynama arzusu ve bilinci varken, hâlâ ağları delecek gücü hissederken, hâlâ tribünleri "Metin Oktay" çığlıkları ile sarsabilecekken, tüm gücün, tüm bilincin yerindeyken bir kahve köşesinde terk edilmiş, unutulmuş, boş otur?.. Zirveden ağır ağır inersin.. İnişi hazmedersin, beynine yedirirsin.. Hayatında futbol eksildikçe yerine başka şeyler koyarsın.. Günün birinde kafan ve ayakların birleşir, "Tamam" diye.. Bıkarsın. Yıkılmadan, düşmeden.. Ağır ağır, yavaş yavaş.. Ama uğruna en sevdiğin kadını terk ettiğin futbolu, gol kralı olduğun yıl, her şeyin yerli yerindeyken bırakıp, terk edilmişliğin boşluğuna güm diye düşersen, ne olursun, bu ülkenin tüm ruh bilimcileri söylesin lütfen.. Metin, bu korkunç boşluğu alkolle doldurmaya kalktı.. Sabahtan başlayarak içer oldu.. Alkollü bir gecede de bir trafik kazası.. 33 yaşında futboldan koparılan Metin'i geri döndürme çabalarımız sonuca ulaşıyordu.. Sir Stanley Matthews tam 3 kere geri dönmüş, 51 yaşında bırakmıştı.. Daha nice örnek vardı.. Necmi Ağabey o anlamsız "Krallar Palyaço olmaz" hükmünü kesti ve çok duygusal Metin dönmedi. Kazım'ın verdiği örnek bu.. Türk sporunun en güçlü kalemlerinden Necmi Ağabey.. Milliyet'in 2, Milliyet'e yıllarca kafa tutan Tercüman'ın 1 numarası Necmi Ağabey, Metin'e verdiği öğüdü kendisi tutmadı.. Hâlâ gazeteciliğini sürdürüyor.. Üstelik spor da yazmıyor artık.. Gözcü'de bir köşesi var, hayatı yazıyor.. Çok da güzel yazıyor.. Kimse de ona "Niye en iyi zamanında bırakmadın.. Niye hâlâ bir köşe işgal ediyorsun, gençlerin yolunu tıkıyorsun" demiyor.. Diyemez.. Böyle şey yok.. Gazeteci kafası çalıştığı sürece yazar.. Okunduğu sürece de o yazıları bayıla bayıla basarlar.. Hakan Şükür, dünyada sayısı az santrforlardan biri.. Tartışılmaz üstünlükleri, yetenekleri var.. Futbolda kim kimin yolunu tıkamış Kazım?.. Gelip de geçene kim "Dur geçme.. Bekle" diyebilir.. Pele dünyanın önüne geçtiğinde 17 yaşındaydı, Maradona 18!.. Milla da Dünya Kupası'nda dünyayı feth ettiğinde 38.. Sonra 42 yaşında bir Dünya Kupası daha oynadı.. Hakan'a "Milli takımı bırak" demek için yerine birini bulmamız gerek. Hakan Şükür bugün Türk futbolunda yerine koyacak yedeği olmayan tek kişidir. Hele böyle formda ise, önce Hakan yazarsın, sonra etrafına 10 isim dizersin, takım öyle olur.. Fatih Tekke, hani Hakan onun yolunu kesermiş ya, o Fatih bile "Hakan ağabey ile daha iyi oynuyorum" demiyor mu?. Hakan egoist değil çünkü.. En eleştirilecek yanı da bu. Atmaktan çok attırmaktan hoşlanıyor.. Yunan maçının son anında Serhat yerine, Hakan olsaydı o pozisyonda top Hamit'e çıkmıştı ve 1-0 galiptik. Serhat kendi kahraman olmaya kalktı, dar açıdan vurdu ve kaçırdı. Sevgili Kazım.. Metin Oktay'a en iyi zamanında futbolu bıraktıran Kutsal İttifak medyası şimdi Hakan Şükür'den kurtulmaya çalışıyor.. 33 yaşında Hakan için "Bırak" çığlıkları atanlar, 35 yaşındaki Fenerli Van Hooijdonk'un Hollanda milli takımını nasıl zafere koşturduğunu destanlaştırıyorlar.. Gözünü aç Kazım.. Oyuna gelme.. Tezgâha girme.. Hayalinde Fener Hocalığı olan Ersun Yanal, Hakan'ı yok ederek, Fener medyasının ve camiasının gözüne girmek, sahaya Galatasaray'sız bir milli takım çıkararak en iyi Fenerli olduğunu kanıtlamak istemiş de olabilir, bilmiyorum.. Ama sonucu biliyorum, amacı biliyorum.. Metin Oktay gibi, Hakan Şükür'den de kurtulmanın zamanıdır.. İşte o zaman Sevgili Kazım, işte o zaman ortaya çıkarım ve "Bazı fikirler linç edilir.. Edilmelidir" derim.. Tarih bir "Fikirler resmi geçidi" değil midir?.. Kimisi linç edilmiş.. Kimisi hem de ne linç çabalarına rağmen, yüzlerce yılın ardından hâlâ dimdik kalmış.. "Dünya gene de dönüyor" Kazım.. Dünya hâlâ dönüyor ve hep dönecek!..
*** "Hıncal Uluç cevap vermez" diyorlar. Yanlış.. İşte koskoca bir köşeyi, Kazım'ın iki satırına cevap için ayırdım nerdeyse.. Bir defa.. Boşa kürek çekmem. Fayda yaratmayacak tartışmaların içinde olmam asla.. İçinden bir fikir üretilecekse eğer işte o zaman her türlü tartışmaya dalarım.. Mekteb-i Mülkiye'de böyle okuduk.. Tez, anti tez.. Sentez!.. Bir de.. Zavallılara yanıt vermem.. Acınacak halde olanlara.. Ben yanıt vermedikçe kuş beyinleri ile beni kızdırabileceklerini sanır ve ille de yanıt almak için saldırılarını artırır, artırır, sonunda kendi salyalarında boğulurlar..
|