Nebil Özgentürk'ü arıyorum!
Çıldırmak işten değil! Hep söylenir ya da yazılırdı da şöyle bir güler geçerdim! Ancak başa gelince "olay"ın vehametini daha iyi anlıyorsunuz! Evet, artık benim de bir dolandırıcım var! Adı da Nebil Özgentürk! Sahtekarın ya da çetenin biri(!) "Ben, Nebil Özgentürk" deyip cümle alemde ne kadar kerli ferli yönetici ya da patron var, arıyor ve 'fahiş fiyat"la, 10'arlı, 20'şerli kitaplar satmaya kalkıyor; işe uyanan uyanıyor ama 'Kırmayalım Nebil'i!' diyen dostlar da oluyor tabii! Bu arada, "uyanığımız" üst düzey yöneticilerle yaptığı telefon sohbetini bazen ilerletip muhabbeti koyulaştırdığı ve "Bir Yudum İnsan için röpörtaj yapmak istiyorum sizinle.. Hele önce şu kitapları alın da." diye alçakça olta da atıyor..
Tanrım, güler misin ağlar mısın? Neyse, ayrıntıya girelim biraz.. 32 Kısım tekmili birden çıldırtıcı bir dolandırıcılık hikayesi dinlemeye var mısınız? Önceki gün öğleden sonra gazetedeki dahili telefonum çaldı... Arayan, Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürü.. Tanımıyorum kendisini, ilk kez görüşüyoruz ama nasılsınız, şudur budur derken.. -Nebil Bey, adınızı veren biri aradı.. Kazım Kanat'ın, "Kanseri Nasıl Yendim" kitabından yüklüce bir miktar satın almamızı istedi.. Haberiniz var mı? Teyid etmek için aradık sizi. - "Hayır haberim yok.. Ne bu saçmalık, Kazım Kanat dostumdur ama kitabıyla, satışıyla ne ilgim var ki müdür bey sağolun aradığınız için." dedim ve telefonu kapattım. Beş on dakika sonra bizim koridorda Kazım Kanat'ı gördüm, durumu anlattım.. - Sorma, dedi, "ne zamandır bu heriflerle uğraşıyorum, yazı da yazdım, mahkemeler vs. ama devam ediyorlar!" Kanat'ın yazısını görmemiştim.. O'na ve bana(!) geçmiş olsun dedikten sonra yeniden masama geçtim. Yarım saat geçmedi ki.. Turkcell Genel Müdürlüğü İletişim Koordinatörlüğü'nden Nazlı Hanım.. -Genel Müdürümüz Muzaffer Bey'le Bir Yudum İnsan için röportaj yapacaksınız galiba! Aramışsınız teklif etmişsiniz. Ne zaman geliyorsunuz? -Allah allah.. Çıldıracağım, yahu, ne Muzaffer Bey'i aradım, ne de böyle bir teklifte bulundum nerden çıktı bu? Beş on dakika arayla Turkcell'in bir başka çalışanı Filiz Hanım'la da, son olarak Genel Müdür Muzaffer Akpınar'la da görüştüm. Bazen dişlerimi sıkarak, bazen de sinirden gülerek dinleyip durdum olan biteni. Ve iş çorap söküğü gibi akıp gitti Sahtekarlar, birkaç kişi. Tıpkı, Şeker Fabrikaları Genel Müdürü'nü aradıkları gibi, Muzaffer Bey'i de arıyorlar.. Akpınar'ın asistanı bağlıyor. (Daha doğrusu pek çok konser ve Turkcell organazisyonunda sıklıkla karşılaşıp muhabbet de ettiğim Muzaffer Bey, -kendi ifadesiyle- adımı duyunca keyifle telefona çıkıyor.. ) Sahtekarımız başlıyor konuşmaya "Falanca şirketin genel müdürüyle kulağınızı çınlattıktır, Kanat'ın kitabıdır, 10 tane aldığınız takdirde üç milyar vermelisinizdir, Bir Yudum İnsan'a konuk olmalısınızdır vs. Kitapsever dolandırıcı, sohbetin sonunda, "Kitapları, 0537- 931 69 87'den Mehmet Şentürk arkadaşımız gelip takdim edebilir, siz de total ücreti ödersiniz!" diye açıkça ve cesaretle nokta atışı da yapıyor tabii ki. (Şu satırları yazdığım saatlere kadar defalarca aradım bu numarayı, hep kaplama alanı dışında. Gerisi savcılığın işi!)
Bu arada Muzaffer Akpınar bir yandan beni sakinleştirmeye çalışırken, bir de tüyo veriyor.. Birkaç saat önce Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş'le görüştüğünü ve Ateş'in de aynı kişiler tarafından arandığını ve kitap satmaya kalktıklarını söylüyor! Krizlerin en tepesindeyim şimdi de.. Dayanamıyorum, Hakan Ateş'i de arıyorum. Benzer olay, benzer hikaye. Kazım Kanat kitapları vs.. Ateş, olayı özetliyor.. "Yazılarınızı ve belgesellerinizi çok seviyoruz, sizin adınızı verince hiç tereddütsüz telefona çıktık ve konuştuk adamla.. İlk anda garipsedik, şüphelendik ama sesinizi de iyi benzetiyordu doğrusu. Az daha kitapları almaya ikna oluyorduk! Ama Muzaffer Bey'le bi tesadüf konuşunca anladık olayı.. "
Evet. Bu alçaklar, kim bilir daha kaç kişiyle bu yöntemle konuştular, hatta, pek çok yöneticiye dünyanın en pahalı kitabını da satmıştırlar! Telefon trafikleri sırasında akla hayale gelmeyecek teklifler de sunmuş olabilirler.. Belgesel önerisiyle kalmayıp, mesela, "canlı yayın"a da davet etmiş olabilirler!
Sonuçta şirazeden çıkılmış bir durum var... Bir yandan Kazım Kanat, bir yandan ben, kara kara düşünüyoruz.. Elimizden gelen ne ola ki? Sadece yazı yazmak.. Bir de okkalı bir küfür ve lanet!
|