Manifesto
Eğer.. Hayatım boyunca duyduklarıma sorgusuz sualsiz iman etmiş olsaydım. Okuduğum kitaplara, içine girdiğim cemaatlere, beni yetiştirenlere, yakın çevreme bir rahatlık duygusuyla teslim olsaydım. Bana sunulanlarla yetinseydim, diğer dünyalara kendimi kapatsaydım. Tepeden tırnağa "ayıp" duygusuyla dolu olmasaydım. Çifte standart içine düşmek yüzümü kızartmasaydı, işi pişkinliğe vurmak gibi bir yeteneğim olsaydı. Bir insanın kökeninin onu belirlediğine inanacak kadar faşizan düşüncelere yatkın olsaydım. Kendim için istediğimi başkaları için de istemedikçe erdemli olunamayacağını bilmeseydim. Acayip rahat edecektim, tadına doyulmaz bir kafa konforum olacaktı, dünyayı komplolarla açıklamanın keyfini çıkaracaktım. Ve bugün muhtemelen şunları söyleyecektim: * Ruhban okulunun açılması çok tehlikelidir. * Misyonerlik faaliyetleri hemen yasaklanmalıdır. * Başımıza gelen ter türlü felaketin sorumlusu Yahudiler'dir ve her taşın arkasında Yahudiler vardır. * Sabetaycılar bu ülkenin baş belasıdır. * Devletin bekası için kardeş katli vaciptir. * Prens Charles Müslümanlığı seçmiş, gizli din taşıyan bir mümindir. * Dünyayı aynı inancı paylaşanların oluşturduğu gizli örgütler yönetmektedir. * İsrail'in Filistin'de yaptığı zulüm Hitler'in haklı olduğunu ortaya koymaktadır. * Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur. Ama işte bugün, sonbahar başlarken, İstanbul denilen şehirde bu cümleleri kurmayı ayıp sayıyorum. Yok, öyle derin bir kültürel birikime yaslanmanın getirdiği muazzam bir bilinçle yapmıyorum bunu. Öyle büyük hesaplaşmalar içine filan da girmiş değilim. Geceler boyu azap çekerek, kafa patlatarak da varmadım bu sonuca. Biraz sezgi, biraz seciye, biraz utanma duygusu. Biraz sorgu-sual, biraz sağduyu! Biraz da "ayıp olur" endişesi. Hepsi bu. Bir marifetten söz etmiyorum yani. Basit bir ahlaki kaygının beni getirip bıraktığı yer burası. Yani demem o ki: Sizler de anne-babanızdan, öğretmeninizden, gazetenizden, kitaplarınızdan, yakın çevrenizden, içine girdiğiniz cemaatten, iş arkadaşlarınızdan öğrendiklerinizi, bellediklerinizi, büyük hesaplaşmalar içine girmeden, akademilerde dirsek çürütmeden, geceler boyu düşüncelere dalmadan adı "ahlak" ve "sezgi" olan basit mi basit bir tartıya vurabilirsiniz. O zaman sizin de kurmayı ayıp sayacağınız cümleleriniz olacaktır. Ve işte o zaman "eyvah! Işıdı yüreğiniz!"
|