Dünya doğalgaz rezervlerinin yaklaşık %1'ini almayı taahhüt eden Türkiye, fazla gazı AB ülkelerine satabilmek için sürekli proje üretiyor.
Yaptığı anlaşmalar ile 146.6 trilyon metreküplük dünya rezervlerinin yaklaşık yüzde 1'ini almayı taahhüt eden Türkiye gözünü, doğalgaz yatırımlarına ağırlık vereceklerini duyuran Avrupa ülkelerine çevirdi. Nitekim The Economist Dergisi son sayında doğalgazın petrolün tahtını sallamaya başladığını ifade ederken, 10 yılda 100 milyar dolarlık bir yatırımın yapılacağından söz ediyor. Bu yatırımın yüzde 10'luk bölümünün gelmesi durumunda ise "al ya da öde" yükümlülükleri ile bunalan Türkiye'nin derin bir nefes alacağı ortada.
ARZ-TALEP DENGESİZ 2004 yılında yaklaşık 23.2 milyar metreküp gaz tüketmesi beklenen Türkiye, yaptığı anlaşmalarla 2006 yılından itibaren 67 milyar metreküp gaz almayı taahhüt etmiş durumda. BOTAŞ'ın belirsizliğini koruduğu gerekçesiyle Türkmenistan ve Azerbaycan hariç yaptığı hesaplamalara göre 2005 yılında toplam arz 31.9 milyar metreküp olacak. Aynı yıl beklenen tüketim ise 24.2 milyar metreküp. 2010 yılına gelindiğinde yine Türkmen gazı hariç arz ve talep arasındaki dengesizliğin 10 milyar metreküpü aşması söz konusu.. Bu noktada Türkiye'nin en büyük umudu enerji kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen AB ülkeleri. Bu yönde atılan ilk adım Yunanistan ile oldu. 2003 sonunda yapılan anlaşma ile birlikte 750 milyon metreküp ile başlayacak taşıma miktarı 2012'de 11 milyar metreküpe ulaşacak. Proje için ihaleye çıkıldı bile. Yaklaşık 130 milyon Euro tutarındaki söz konusu projenin Türkiye bölümüne yönelik 209 km'lik kısmı için 85 milyon Euro'luk yatırım planlanıyor.
RUSYA İLE İŞBİRLİĞİ Son olarak önceki gün Rusya Federasyonu Türkiye Ticaret Mümessili Vladamir Fitin'in Gazprom ve Botaş'ın doğalgaz dağıtımında işbirliği yapmak üzere bir memorandum imzalayacağını açıklaması da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin gelmeden önce atılan ciddi bir adım. Amaç üçüncü ülkelerde işbirliği yapmak. Yine BOTAŞ Genel Müdürü Mehmet Bilgiç'in Mavi Akım Hattı'nın İsrail'e kadar uzaması yönünde yürüttükleri çalışmaların arkasında da 'fazla gazı nasıl eritebiliriz' yaklaşımı yatıyor.