Atina'yı Türkler canlandırıyor
Atina'da olimpiyatın sıcaklığıyla, havanın sıcaklığını bir arada yaşıyoruz. Sadece Atina'nın sıcağı değil bizim burada sporcularımızla yaşadıklarımız da gün içinde çok büyük farklılıklara sahne oluyor. Önceki sabah Şule'den gelen kötü haberin moral bozukluğunu üstümüzde hissederken akşam saatlerinde Taner'in en genç Türk olimpiyat şampiyonu oluşunu alkışladık. Dün sabah bayan okçularımızın takım halinde ilk turda elenmesine üzülürken, Eşref Apak'ın olimpiyat finali atma hakkını elde etmesine de o oranda sevindik. Atina'nın iki yüzü var. Birinci yüzü olimpik sporların yapıldığı alanlar ve çevresinde gördüğümüz sporseverler. Diğer yüzü ise şehir merkezinde sanki Atina'da olimpiyat yapılmıyormuşçasına günlük yaşamlarını sürdüren Atinalılar. Şehir merkezindeki Atinalılar, olimpiyatları biraz da bizim sayemizde hatırlıyorlar. 30 dolayında Türk medya mensubunun, sporcularımızı görüntülemek için tarihi önemdeki mekanlarda yaptıkları çekimler başlı başına bir olay oluyor. Özellikle Halil Mutlu, Yunanlılar'ın olumlu anlamda saldırısına maruz kalıyor. İmza isteyenler, fotoğraf çektirmek isteyenler ve onu yakından görmek isteyenler bizim yarattığımız kalabalığı neredeyse 2-3 katına çıkartıyor. Uluslararası Halter Federasyonu Başkanı Tamas Ajan'ın "Yunanlılar'a bu mükemmel tesis için teşekkür ederiz. Ancak Yunanlı sporcu olmayınca yarışmalara ilgi göstermemeleri beni üzüyor. Buna bir de salonun çevresindeki park yasağı eklenince sorun yaşıyoruz" sözleri kesinlikle doğruları yansıtıyor. 4 yıl önce Sydney'de hayatlarında görmedikleri spor dallarının yapıldığı salonları bile dolduran Avusturalyalılar, ideal olimpik insan olma unvanını böyle giderse hiç kimseye kaptırmayacak. Zaten o dönemde bir Amerikalı gazeteci, "Olimpiyatlar ideal kentini buldu. Bundan sonra seçim falan yapmayalım. Olimpiyatlar her 4 yıl da bir Sydney'de yapılsın" diyerek fikrini de açıklamıştı. Tabii bunların yanında bir de yıllardır ülke ülke dolaşan Pin koleksiyoncuları var. Kanadalı ve Amerikalı 5 koleksiyoner, 80'li yıllardan bu yana süren maceralarını Atina'da da devam ettiriyorlar. Hepsinin hikayesi, kendi şehirlerinde yapılan olimpiyat oyunlarıyla başlıyor. Basın merkezinin yanına kurdukları tezgahlarında ellerindeki binbir çeşit armayı para ya da değiş tokuş yoluyla ellerinden çıkarıyorlar. 1896 yılında start alan modern olimpiyatlar bir anlamda kendi çok farklı kültürünü de yaratmış durumda. Umarız bir gün Türkiye'ye olimpiyat gelir de bizler de böyle ülke ülke dolaşan meraklılar çıkar.
|