Yine bölündük!
Önce son bir haftadır ısrarla gündemde tutulmaya çalışılan ancak tüm gazlamalara karşın toplumda milim etki bırakmayan haberi özetleyelim: Efendim, kendilerine "turist rehberi" süsü veren bir grup İslamcı, Çanakkale'yi Anıtkabir'e alternatif yapmak gibi hain bir maksatla işe koyulmuş. Vatandaşları öbek öbek Çanakkale Şehitliği'ne götüren bu yetki belgesiz İslamcı turist rehberleri, Çanakkale savaşının şehitlerimizle değil evliyalarla kazanıldığını söyleyerek gerçeklerin üzerini örtmeye çalışıyorlarmış. Bununla da yetinmeyen "sözde" rehberler, Atatürk'ün ve Mehmetçiğin adını anmamaya da özen gösteriyorlarmış! Nasıl? Ürkütücü değil mi? Peki bu kadar "ürkütücü bir olay" neden ısrarla gündemde tutulmasına karşın, ne bileyim bir Şevki Yılmaz kaseti kadar olsun infial yaratmıyor? Duyarsızlaştık mı? Yoksa işin içinde başka iş mi var?
*** Bence işin içinde başka bir iş var ve o "iş" şöyle bir şey: "Çanakkale savaşında Mehmetçiğe evliya yardımı", bu toplumun iliklerine kadar işlemiş çok eski bir inanıştır. Bu inanışın temelinde "Mehmetçiğin savaştaki rolünü küçümsemek" değil, tam tersine "kahraman Türk askeri"ni yüceltmek arzusu vardır. Söylenmek istenen şudur: Çanakkale'de savaşan asker, o kadar yüce ve kutsaldır ki Allah, evliyaları aracılığıyla onun yardımına koşmuştur. Bu inanışın ne kadar yaygın olduğunu görmek isteyenlere dedeleri ya da babaanneleriyle konuşmalarını tavsiye ederim. "Dede biz Çanakkale'yi nasıl kazandık?" sorusuna karşılık, bahse girerim en az üç evliya menkıbesi dinleyeceklerdir. Bırakın Çanakkale'yi, bu tür hikayeler Kıbrıs çıkarması için bile anlatılır. Bendeniz şu hikayeyi bizzat dinledim: "Hiç unutmuyorum, bir gün havadan bombardıman yapıyorduk, bir anda yeşil sarıklı, nur yüzlü ulu bir kişi sağ yanımdan bana seslendi: 'Evladım, bombayı şuraya bırak'. Ulu kişinin dediğini yaptım, tam isabet kaydetmiştim". Halkımız bu tür inanışlara fazlasıyla açıktır! İnanmayan ekranlarda pıtrak gibi çoğalan "evliya menkıbesi" türünden dizilerin reytinglerine bakabilir.
*** Yani bu işin 80 sonrası gelişen ve adına "siyasal İslam" denilen akımla uzaktan yakından ilgisi yoktur. O kadar yoktur ki, siyasal İslamcı denilen gruplar, bu tür evliya menkıbelerinin tümünü hurafe kabul etmişler ve bu inanışın yanlış din algısı içinde olan geleneksel kesimlere özgü olduğunu düşünmüşlerdir. Ayrıca abartılı bir evrensellik vurgusu yapan yeni dönem İslamcıları, milli sayılabilecek her türlü çıkıştan da alabildiğine uzak durmuşlardır. Bu işin retoriğini, edebiyatını daha çok muhafazakar ve sağcı aydınlar yapmıştır. Basit bir literatür taraması sonunda "Çanakkale savaşındaki ilahi yardımlar" mevzuunda kimlerin kalem oynattığı ortaya çıkacaktır. Sonuç? Sonuç şu: Halkımızı boşu boşuna "Çanakkaleciler" ve "Anıtkabirciler" diye ikiye bölmenin bir anlamı yok! Bu malzemeden bir şey çıkmaz!
|