| |
|
|
Az gittik, uz gittik ama...
Belli bir yaşın üzerindeki Diyarbakırlılar "Gürcü Bacı'yı" çok iyi bilirler. "O dönemlerde" TV yoktu. "Belli yaşın üzerindeki gazeteciler de" bilirler. İstanbul'dan gidenler, onunla röportaj yapanlar olurdu. Dün İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile konuşurken "siz de bilirsiniz" dedik. Aksu: - Bilmez olur muyum? Ve birlikte "zaman tünelinde bir gezinti" yaptık. "Eskilerden... Eski Diyarbakır'dan... Tabii Gürcü Bacı'dan" anılar anlattık. İşte Abdülkadir beyin ağzından Gürcü Bacı.
*** Gürcü Bacı büyü falan yapmazdı. Sadece fala bakardı. O dönemde Türkiye çapında ünü vardı. Ülkenin her yerinden fala baktırmak için Gürcü Bacı'ya gelenler olurdu. Öyle okumuş, yazmış biri de değildi. Gelenleri, evin avlusunda Gürcü Bacı'nın kız kardeşi karşılardı. Ve gelen sorununu söylerdi: "Bileziğim çalındı" gibi, "evim soyuldu" gibi. Sonra Gürcü Bacı onu odasına alırdı. Elini bir tasın içindeki suya sokar ve başlardı okumaya: - Senin başına şurada, şöyle bir iş gelmiş... Çalınan bileziğin şu yerde..
- Sayın Bakan... Gürcü Bacı'ya gidip fal baktıran devlet adamları bile vardı... Hatırlayın. - Hatırlamaz olur muyum?.. Kimi gider "TBMM seçim kararı aldı... Ben milletvekili olacak mıyım" diye sorardı... Kimi "tayiniyle, terfisiyle ilgili olarak" fala baktırırdı... "Sınıfı geçecek miyim" diye soran da vardı, "kaç çocuğum olacak" diye soran da.
*** "O zamanlar" Türkiye bu kadar kalkınmamıştı. "Şimdiki sayıda" üniversitemiz yoktu. Nüfusun çok önemli bölümü "kırsaldaydı." "Dışa açılmayı" tam bilmiyorduk. Cep telefonuyla, internetle tanışmamıştık. Ve o zamanlar "sadece bir Gürcü Bacı'mız" vardı. Şimdi "AB yolunda koşar adım ilerliyoruz." Ve her köşe başında bir "büyücü, falcı... Bacı... Üçkağıtçı." "Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, ama geriye dönüp baktık ki, bir arpa boyu yol almamışız" sözü galiba "böyle durumlar için."
|