Avrupa Birliği sürecinde önümüzde oldukça ciddi ancak şu ana kadar çok da fazla konuşulmayan bir konu var: Türkiye'nin müzakere sürecinde Avrupa Birliği'nden alacağı ya da daha doğrusu alamayacağı katkı. Avrupa Birliği bugüne kadar üye olacak ülkelere üyelik görüşmeleri aşamasında tam üyeliğe hazırlamak için çeşitli katkılarda bulundu. Birliğe Mayıs ayında katılan son 10 ülke de aynı şekilde milyarlarca euroluk kaynaklardan yararlandılar. Ancak görünen o ki Türkiye müzakerelerin başlaması halinde bu ülkeler kadar şanslı olamayacak. Dün CNBC-E ekranında Gülay Afşar'ın konuğu olan Prof.Dr. Haluk Kabaalioğlu "Maalesef pazarlık sürecinde geri kaldık, AB'ye fazla taviz verdik. Türkiye Polonya ve diğer dokuz ülkenin ya da Romanya ve Bulgaristan'ın aldığı hazırlık dönemi paralarını alamayacak" diyerek tehlikeye işaret etti. Piyasalarda Türkiye'nin müzakere tarihi almasıyla birlikte dışardan sermaye girişlerinde hızlanma olacağı şeklinde güçlü bir beklenti var. Çok büyük bir olasılıkla Aralıkta bir müzakere tarihi alacağız ve 2005 içinde de müzakereler başlayacak. Ancak Kabaalioğlu'nun dediği gibi müzakereler başladığı halde Türkiye'ye kayda değer bir mali destek verilmeyecek. Çünkü hazırlanmakta olan AB bütçesine Türkiye için ek bir meblağ konulmayacak. Haluk Kabaalioğlu'na göre bu olumsuz senaryo gerçekleşirse, yani bütçeye Türkiye için para konulmazsa, müzakerelere başlanmasının çok fazla bir değeri olmayacak. Çünkü piyasalarda ve uluslararası camiada Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesi bir oyalama taktiği olarak yorumlanacak. Bu ise Türkiye'nin müzakere tarihi verilmesine bağlı olarak beklediği milyarlarca dolarlık yabancı yatırım girişinin aslında hiç de o boyuta ulaşamayacağı anlamına geliyor. Kabaalioğlu "Müzakerelere başlanmasının Türkiye için bir anlam ifade etmesi için mutlaka bütçeye para konulması lazım" diyerek Türkiye'nin görüşmelerde ısrarlı olması gerektiği noktaya işaret ediyor. Gerçekten de eğer AB Türkiye'yi tam üye olarak kabul etmek istiyorsa daha önce benzer yoldan geçen diğer ülkelere ve halen bu süreci yaşayan Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelere sağladığı mali desteği sağlaması gerekir. AB'nin Türkiye için ayıracağı mali kaynaklar bir anlamda onun Ankara'yı tam üye olarak görme konusundaki ciddiyeti ya da hevesi konusunda da bir fikir verecektir. Türkiye müzakere tarihi alma konusuna kilitlenip katılım öncesi yardımlarını gözardı ederse ciddi bir hata yapar. Kaldı ki, Türkiye'nin gerekli koşulları yerine getirdikten sonra müzakerelere "derhal ve gecikmeksizin" başlanacağı belirtilen Kopenhag kararından sonra müzakerelere başlanıp başlanmayacağı değil AB'nin bu süreçte ödevlerini yerine getirmesi ilk planda olmalı.