|
|
Geçen Yaz Viyana'da
İlk kez gidilen bir şehirde gün nasıl geçer, gece nasıl? Gri bir hüzün, kolları arasına almıştır bütün sokakları... Renkler, arınmıştır yalnızlığın bedeninden... Akşamın sığınağı pencerelerdir: Pencereden bakarsın... Bir çocuk, babasının kucağında, geleceğini seyre dalmıştır. Bir adam, fotoğraflar arasına bir fotoğraf olarak bırakmıştır suretini... Bir kadın, sabahtan kalan güneş kokulu çamaşırları toplamaktadır balkonda... Sen, bir başka zamanda, bir başka şehirde geçen çocukluğunu düşünürsün. Merih Akoğul'un "Geçen Yaz Viyana'da" (Karakutu Yayınları) fotoğraf albümünün sayfaları arasında dolaşırken bunları düşündüm. Akoğul, bunca yıl hayranlık duyup, sanki ilk kez geliyormuş gibi davrandığı, üstelik kendine yabancı bir dilin konuşulduğu bir kentte, Viyana'da üç ayda, bir dizi siyah-beyaz fotoğraf çekiyor. 'Turistik' diyebileceğimiz bir fotoğraf toplamından çok, Akoğul'un da altını çizdiği gibi görüntülerden oluşan, gelenekle geleceğin arasında kurulmuş bir hamakta gidip gelen, sıradışı bir kentin imgelerinin izdüşümü... Bir başka deyişle 'an'ların, fotoğraf aracılığıyla 'anı'lara dönüşümü... Bir kentin gizli yüzünün bir şair duyarlılığıyla ak kağıt üzerine yansıması... "Geçen Yaz Viyana'da" albümünün bir başka güzelliği ise belki de ilk kez "bireysel sponsor"lar desteğiyle, yani 21 fotoğraf dostunun katkısıyla gerçekleştirilmiş olması... Bir gün Viyana'ya gidersem, Akoğul'un fotoğraflarının rehberim olmasını isterim.
|