Kasımdan bu yana tekstilde yaşanan durgunluk sektörü sarstı. Büyükler işçi çıkararak küçülmeye giderken, küçükler de kepenk indiriyorlar. Sektör temsilcilerine göre 2 yılda, 2 milyon yeni işsiz doğarsa kimse şaşırmasın!.
Tekstil sektörü, girdiği toz bulutunun içinde yolunu bulmaya çalışıyor. Geçen yılın kasım ayından bu yana yaşanan durgunluğa herkes şaşırmış durumda. Çünkü kimse böyle birdenbire işlerin durmasını öngörmüyordu. Büyük şirketler işçi çıkarıp küçülmeye çalışırken özellikle küçük şirketlerde kapanmalar başladı. Son dört ayda üç büyük şirketten çıkarılan işçi sayısı 3 bini buldu. Küçük şirketler ise 10'ar 20'şer rakamları azaltmaya koyuldu. Sektör temsilcilerine göre iki yılda işsizler ordusuna 2 milyon kişi daha eklenecek. Çünkü son 10 yılda karlılığına özenip tekstil sektörüne yatırım yapanların sayısı arttıkça Türkiye'nin rekabet gücü de o oranda azaldı. Ve öyle bir rekabet ortamı oluştu ki, komşusunun 500 bin liraya yaptığı malı, müşteri kapmak için 400 bin liraya yapmaya kalkan şirketler sektörün de temelini sarstı. Hatta piyasada şu anda 4-5 yıl öncesinin fiyatları ile iş yapılıyor. Dün, sayfalarımızda 2.5 ay önce piyasadan alacaklarını toplayamadığı için bunalıma girip cinnet geçiren iplik tüccarı Ahmet Söyler'in hikayesine yer vermiştik. Söyler'in intiharıyla birlikte sektörde neredeyse her hafta bir firmanın battığı haberleri yayılmaya başladı. Adidas ve Nike'a üretim yapan Jan Tekstil, iç çamaşırı firması Do-Re-Mi, Evka gibi firmalar da çareyi kepenkleri indirmekte buldu. Yine İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) 2001 yılı 500 Büyük firma araştırmasında 400'üncü sırada yer alan Sungur Tekstil de iflas bayrağını çekenler arasında...
İFLASLAR ARTIYOR Ocak ayından bu yana İSO'ya kapatma, tasfiye, iflas veya nakil için başvuruda bulunan tekstil şirketi sayısı 46. Bunlardan sadece ikisi başka bir yere nakil için şirketini kapatma talebinde bulundu. Ama küçük atölyelerde özellikle de örmede kapanan firmalar daha fazla. Çünkü burada iki makine sahibi olan herkes bağımsızlığını ilan edip kendi işinin patronu olmayı tercih etti. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün rakamlarına göre 1990 yılından bu yana sadece örme kumaş imal eden makine parkuruna 2 milyar 231 milyon dolar harcanmış. Makine parkı bakımından Türkiye ortalama yüzde 10'luk payla 1996-1999 yılları arasında bu alanda dünya üçüncüsü durumunda. 2000 yılında azalan yatırımlara paralel olarak beşinci sıraya gerileyen Türkiye en büyük krizi yaşadığımız 2001'de ise bir miktar yatırımla dördüncü sırada yer aldı. Bu alanda üretim yapan firma sayısı 2 bin civarında. İşte sektörün sıkıntıya düşmesinin başlıca nedeni bu plansız yatırımlar. Bu durum, iplik, konfeksiyon ve dokumada da çok farklı değil. Finansal yapısı sağlam olmayan şirketler en küçük sallantıda zora girerek diğer şirketlerin de batmasına ya da kriz yaşamasına neden oluyor. Uzun yıllardır piyasanın içinde olan bir işveren sıkıntıyı şöyle özetliyor:
STOKLAR YIĞILDI "Şu anda fabrikalarda stoklar yığıldı. Esas patlama eylül başında olacak. Kimse kendi parası ile iş yapmıyor. 100 milyarlık sermayesi varsa 1 trilyonluk iş yapıyor. Sirkülasyon açıkları kapatıyordu. Ama satışlar durumca herkes cebindeki parayı tüketti." Örme Sanayicileri Derneği Başkanı Erdinç Erdoğan'ın deyimiyle emekli polisten mezarcıya, demirciden hurdacıya eline üç kuruş para geçen herkes tekstil makinesi almaya koştu. Ve sonunda sistem yükü kaldıramaz duruma geldi. Devletin ya da Türkiye'nin vizyonunu çizen planlamacıların bu aşamada olaya müdahale etmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Çin bunu yaptı. Tekstil sektörünün içinde 17-18 farklı alan var. Ve bu alanların bazıları çok semirdi, şişti, kimisi zayıf kaldı. Bu da işin dengesini bozdu. Şu anda sektörde pek çok şirket kartondan. İçleri boş. En ufak dokunuşta yıkılacaklar ve sağlamları da beraberinde götürecekler. Plan, program yok, Yol gösteren de yok" diyor. Son üç ayda sadece üç büyük şirketten 3 bin kişinin işsiz kaldığını anlatan Erdoğan kendi firmasından da örnek veriyor. Erdoğan 120 olan çalışan sayısını 47'ye düşürdüğünü kaydediyor.