Sıcak haftanın içinden!
Hafta boyunca gözüme takılan, kalbime dokunan, gönlümü alan, duvara toslayan durumları notlar halinde aktarmak istiyorum bugün. Zaman zaman yaptığım gibi, "iyi kötü, çirkin"leri yani. TÜRKAN ŞORAY ANFİSİ: Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü açıldı. Okul kuran, eğitime gönül veren, kabülümüzdür, saygıyla tabii. Hele hele "Sinema Bölümü" için yapılan anfiye Türkan Şoray'ın adının verilmesi daha bir keyifli. Asya'mız, Vesikalı Yarim'iz, Güllü'müz, Fosforlu Cevriye'miz, Hazal'ımız, sinemamız ve tabii ki 40 yılımız, Türkan Şoray'ın, ortaokul ve liselerden sonra, bir Üniversite anfisiyle özdeşleştirilmesi pek anlamlı, Türkan Sultan açısından onur verici, sevenleri açısından da duygulandırıcı. Şoray, o gün, yine çok heyecanlıydı, yine çok utangaçtı, yine çok zarifti ve yanında bulunan dost grubuna "hakediyor muyum?" diye soruyordu yine! Hakediyordu tabii ki. O "Sinema Anfisi"ne, 60'ların, 70'lerin "ali kıran baş kesen" sansür kurulu üyelerinin adı kazınacak değildi ya! LİVANELİ KONSERLERİ; Hafta içinde üç kez Zülfü Livaneli'yle muhabbet fırsatı oldu. İlki, Efes Pilsen ve İstanbul Gelişim'in 35.nci Yıl şöleninde, ikincisi, bir avuç dost grubuyla, üçüncü görüşmemiz de Bahçeşehir'in açılışında oldu. Bu kadar muhabbetten çıkan sonuç. Park Orman'daki muhteşem performansında da da açıkladığı gibi sahneyi de şarkı söylemeyi de seyirciyle buluşmayı da pek özleyen Zülfü Livaneli için 2005, müzik ve konserlerle dolu bir yıl olacak. Livaneli'nin heyecanına tanıklık etmenin keyfi de hoş, yapılan bestelere sözler- şiirler yolculuğu, geçmiş yıllardaki gibi görkemli konserler, albümler, Livaneli bestelerinin "genç yıldızlar" tarafından söylenecek olması, bir de yeni bir roman vs. Kısacası, Livaneli, "en sevdiği ve en iyi yaptığı işi yapmanın, hele hele daha sıkı sarılmanın mutluluğu" içinde! "KOKTEYL PROLONGE"LER SON BULSUN! Geçen hafta, Çeşme'de, Park Orman'da ve Beşiktaş'ta düzenlenen, açılış, tören ya da şölenlere katıldım ve gördüm ki; Her üçünde de çok kısa bir süre sonra dikkat dağılıyor, izleyenler boğuluyor, sıkılıyor ve "bir an önce bitsin" tribine giriyor.. Böylece "Ne İsa, ne Musa" durumu oluyor.. Eğer ki ayaküstü bir tören düzenleme zorunluluğu varsa, kesinlikle bir saati geçmemeli. Uzadıkça uzayan, sonu, ucu bucağı belirsiz "ayaküstü" açılışların "hayırlı ve anlamlı" da olsa kimseye hayrı yok! Hele ki Ekvator sıcaklarının karabasan olduğu bugünlerde! SICAK, ÇOK SICAK; Sahiden de bu hafta sanki "asrın en sıcak günleri"ni yaşadık değil mi? Uyuyamaz, çalışamaz olduk, nefes alamadık, kan ter içinde kaldık. Fazla söze gerek yok.. Sözün bittiği yerde çizgi başlar.. Penguen'den Yiğit Özgür, haftanın mana ve ehemmiyetine uygun karikatürü çoktan çizmiş bile. (altta) YAZ BİTMESİN VE HALİT KIVANÇ; Haftalardır olduğu gibi İclal Aydın'ın "Yaz Bitmesin" kitabı yine "çok satanlar"ın tepelerinde. "Ahmet Altan formülü" uygulandı, iyi de oldu, hiçbir zararı yok; yazara da okura da yayıncıya da "gül" olarak geri dönüyor ya, gerisi laf-ı güzaf. Bu arada bu sıcaklar böyle giderse yaz bitsin ama İclal'in kitabı daha çok satsın. Kitap yazan da okuyan da satan da alan da altın bulsun! Benim "iyi yürekli dostum" can ağabeyim Halit Kıvanç'ın "Futbol.. Bir Aşk.." kitabı da bu "sıcak hafta"ya ateş gibi düştü... Kalbime de.. Demiş ki imzalarken; "Dün"leri en güzeliyle "Bugün"lere taşıyan değerli oğluma. Mutlu Yarınlar.. Sağol Halit Baba, Sana da coşkulu, keyifli, kahkahalı yarınlar. Kitabı okumaya başladım bile, senden öğrenecek o kadar şey var ki.. Başta da yazı üslubun, muhteşem anlatım tarzın. GIRGIR KAMPANYASI; Oğuz Abi'ye sevgiyle ve de GIRGIR'a hasretle karalamaya çalıştığım dünkü yazıma çok sayıda elektronik posta aldım. Pekço- ğu tabii ki Oğuz Aral için sevgi ve gözyaşı mesajıydı ama "Gırgır'ın yeniden hayat bulması isteği" ve önerileriyle tamamlanıyordu Gırgır'cılar azımsanmayacak bir kalabalık oluşturdular şimdiden, paneller yapılsın, çok ortaklı şirket kurulsun, "Oğuz Aral'ın Gırgır'ı tez elden yayınlansın" diyor dostlar. "Gırgır arşivi de bizden!" diye ekliyorlar... Gırgır geçmiyorlar yani! ADALAR; Ne zaman "Adalar"a taşınsam, mutlu hem de çok mutlu dönüyorum. Hafta Adalar'da bitti. Mümtaz Sevinç'in "armağanı"ydı. Adalar'a yakışan yemek, Adalar'ın şanına uygun "Theo"nun müzikleri ve Mümtaz Sevinç'e yakışan bir şiir ezberiyle döndüm Burgaz'dan. Sevinç, kulağıma fısıldayıverdi şiiri. Nazim'ın Dali resmine bakarak yazdığı Zaman şiirini.. BİR TÜRLÜ AKMIYOR ZAMAN/KASKATI DONMUŞ/ALIP ASKIYA ASABİLİRSİN/ BIÇAKLA KESEBİLİRSİN/ HAPİSTE GİBİYİM HAPİSTE... EN İNSAFSIZ GARDİYAN ZAMAN...
|