Tanrı korudu!
Beşiktaş Başkanı Sayın Yıldırım Demirören'in bir özür borcu var. Bu borç, Beşiktaşlılara değil, Beşiktaş başkanlık koltuğuna... Hani şu başkan olmak için verilen sözler vardı ya! Ne diyordu Sayın Demirören: "Başkan seçilirsem, Beşiktaş'ın antrenörü Lothar Matthaeus olacak. Böylece, Türkiye Ligi'nde Daum- Matthaeus savaşı olacak." Şimdi buraya bir nokta koyuyorum. Diyorum ki: Sayın Demirören, Genel Kurul'a verdiği sözü tutmamakla iki büyük olay yarattı. Birincisi; Beşiktaş'ı kurtardı. İkincisi ise Olağanüstü Kongre'nin yolunu daha ilk günlerden kapattı. Yani diyorum ki, eğer Sayın Demirören verdiği sözü tutup Lothar Matthaeus'u Beşiktaş Antrenörü yapsaydı bakın neler olurdu. 1- Matthaeus asla Daum'u yenemezdi. Zaten antrenörlük kariyerine bakarsanız, Matthaeus'un, Daum'un çantasını bile taşıyamayacağını görürsünüz. 2- Matthaeus, Beşiktaş'ı değil, kendi futbol kariyerini düşündüğü için her türlü çılgınlığı yapacaktı. Yani çok büyük paralar harcatıp transferler yapacak, sonra da hiç başarılı olamadan kaçıp gidecekti. Gördünüz değil mi? Tanrı, Beşiktaş'ı korumuş. Bazen verilen sözlerden de dönmek, doğru yolu bulmak demektir. Sayın Yıldırım Demirören, uyarıları da dikkate alarak, Matthaeus'tan vazgeçip, Real Madrid'in eski antrenörü Vicente Del Bosque'yi getirerek, hem Beşiktaş'ı hem de kendini kurtardı. Ve de Beşiktaş başkanlık koltuğunu. Sayın Demirören'in önünde şu sorunlar var. Ama isterse bunları da çözebilir. 1- Geçen yıllarda Beşiktaş'ın kılavuz kaptanı olan Sinan Engin gibi bir menajeri arayıp bulması lazım. Aslında fazla aramasına da gerek yok. Bu konuda tek isim Metin Tekin. 2- Son 5 yıldır, Beşiktaş'ın geleceğine yatırım yapılmadı. İşte bu yüzden Del Bosque'nin göreve gelmesi büyük fırsat. Ayrıca Sinan Vardar gibi özkaynak düzenini çok iyi bilen bir yöneticinin de görevde olması büyük şans. 3- Beşiktaş geçen yıl şampiyonluğa 13 bin seyirci ile oynadı. Stat yarın 30 bin kişilik olacak ve bu stat nasıl dolacak. El- bette kaliteli ve çok sevilen bir futbolcu alınması gerekir. "Pascal Nouma'nın ruhunu getireceğim" demek, kendi ilkelerine ihanet etmek demektir. 3-4 futbolcu alınacağına bir futbolcu alınsın. Mesela Luis Figo transfer edilsin. 4- Geçen yıl, hakem seminerine Be- şiktaşlı hiçbir yönetici gitmedi. Antrenör seminerine Lucescu katılmadı. Yaşanan Ulusoy-Bilgili savaşı sonunda Beşiktaş'ın elinden şampiyonluğu alınarak, F.Bahçe'ye verildi. Sayın Demirören'in şartsız ve koşulsuz şimdiden Haluk Ulusoy'a vermesi büyük hata. Son söz: Sayın Demirören, tribün rüzgarıyla başkan oldu. Ama ona kendi sözünü hatırlatıyorum: Tribün ateş gibidir, herkesi yakar.
|