Söz vermek!..
Sayın Yıldırım Demirören'e iki soru sordum: Birincisi; önce şampiyonluk mu, yoksa Beşiktaş'ın etik değerleri mi? Sayın Yıldırım, "İkisi de" dedi... İkincisi ise şuydu: Çok riskli, tehlikeli bir yol deniyorsun. Yani vaad ediyorsun, söz veriyorsun. Dediklerini yapamazsan, yani verdiğin sözleri tutamazsan bu sevgi seli seni alıp götürmez mi? Sayın Yıldırım; "Verdiğim her sözü yerine getireceğim" dedi. Kongre günü, kulislerde bunun cevabını aradım. Demirören'e oy verenler şunu söylüyordu: "Beşiktaş bir lider arıyor. Fenerbahçe ve Galatasaray'a teslim olmayan, federasyonun elinden şampiyonlukların alınmasına izin vermeyen bir lider arıyor. Bu da Yıldırım..." Gördüm ki Beşiktaş'ta tribünün sesleri yankılanıyor. O sese kulak veren Demirören üç şeyin altını çizerek vaadetti: 1- Nihat Kahveci'yi almak hayalim. 2- Pascal Nouma'nun ruhunu getireceğim. 3- Beşiktaş'ın cesur kalbi Çarşı, kapalının sahibi olacak. İşte bu nedenle diyorum ki: Beşiktaş tribünlerinin sesi ve gücü Demirören'i başkanlık koltuğuna oturttu. Sayın Demirören, Bilgili'nin yaptıklarına ve kongre öncesi verdiği mesajlara sırtını döndü. Sayın Bilgili, "Sülükler temizlensin" dedi. Kendisine küfredenler ile Çakıcı'nın izlerinin silinmesini istedi. Demirören bu konuda, "Sülük yok..." dedi. Ve ekledi; "Ben olsaydım Galatasaray'dan özür dilemezdim!" Kongrede gördük ki Bilgili'ye olan sevgi, güven ve ilgi yok. Oysa Bilgili Fair- Play ödülü almış bir başkan değil miydi? Matthaeus stajyer gibi Ve şimdi ne olacak sorusunu tartışalım: 1- Kongre çalışmalarında kulis yapan ve oğluna destek veren Baba Erdoğan Demirören, keseyi ağzına kadar açmak zorundadır. (Burada espri bile olsa sorun şu: Sayın başkan yönetim kurulu toplantılarında başı sıkışınca, "Babama bir sorayım" diyecek mi?) 2- Sayın Demirören, "Kimseden para istemem. Ben 25 milyon dolar finanse edeceğim" dedi. Demek ki Beşiktaş'ta para sorun olmayacak. Söz verilen transferler yapılacak. (Ya yapılmazsa?. İnter'in oynatmadığı 30 yaşındaki Galatasaraylı Okan Buruk ne verir ki?) 3- Alman Lothar Matthaeus sanki bir kurtarıcı gibi getiriliyor. (Oysa Beşiktaş'ta çalışan antrenörler Milne, Daum, Toshack, Scala ve Lucescu'ya bakınca Matthaeus acemi ve stajyer bir hoca gibi.) 4- Sayın Demirören üç yönetim kurulu üyesini (Murat Aksu, Kıvanç Oktay ve Reha Muhtar) ön plana çıkarttı. Yani bu dörtlü bir anlamda icra kurulu gibi çalışacak. (Sorun şu: Ekip çalışmasını bir kenara bırakmak tehlike değil mi?) Son söz: Beşiktaş'ta birlik ve beraberlik dönemi başlamalı. İşler kötü giderse "Eylül ayında yine olağanüstü kongre olur" demek çözüm değil. Tribün sempatisine güvenerek onlara ucuz bilet vermek de çözüm değil. Tek çözüm şu; lider bir başkan tarafından yönetilen güçlü bir kulüp ve şampiyon bir takım yaratmaktır. Yoksa Reha Muhtar'ın dediği gibi "Acı var mı acı..." diye sorarlar ki; o söz de Beşiktaş'ı çok yaralar!...
|