|
|
Okuduğunu anlamak...
Yazılanların anlaşılması yazarın anlatma becerisi ile okuyanın anlama altyapısına bağlı bir olgudur. Ülkemizde karşılıklı tartışma adabının ve becerisinin geniş kitlelerce yeni yeni kazanıldığı bir gerçek. Gerçekten de insanlarımız, toplumsal sorunların sözlü veya yazılı tartışılmasında eskiye göre daha bir interaktif, yani katılımcı davranıyorlar. Sanayi aşamasından tam olarak geçmemiş toplumlarda genel olarak dilin daha az rasyonel, daha çok duygusal olduğu saptamasından yola çıkarsak, tartışma ortamlarında egemen olan dil son zamanlarda, eskiye göre gittikçe daha bir rasyonelleşmeye başladı denilebilir. Ama yeterli seviyeye geldiği asla söylenemez. Bunda en önemli etken, insanlarımızın fikirsel anlama ait yapılarını okuyarak ve yazarak genişletmek için henüz yeterli çabayı göstermiyor olmalarıdır. İnsanların söylenenleri ve okuduklarını doğru anlamaları; okuyarak, yazarak, düşünerek ve tartışarak zamanla kazanacakları bir oluşumdur. Kısaca herkes her şeyi kendi kapasitesi kadar anlar. Bu kapasite darlığı, herkesin her konuda birbiriyle çatışmasına yol açtığı içindir ki genellikle ülkemizde aynı şeyleri söyleyenlerin birbirleriyle kavga ettiklerine çok sık rastlarız. Ülkemizde genellikle herkes monolog halindedir. Yani, kendi söyler kendi dinler. Kendi yazar kendi okur. Oysa karşılıklı konuşmanın bir diyalog olması için konuşulan konunun veya bir fikrin karşılıklı tezlerle ortak olarak üretilebilmesi gerekir. İnsanlar kendi sıraladıkları argümanlara göre daima haklıdırlar. Biri bir şey söyler veya yazar, karşısındaki onu hiç ifade etmediği şeyler üzerinden yargılayarak haksız bulur. Bu durum, tartışma açısından en zor olan durumdur. Çünkü, insanlar genellikle neyi bilmediklerini bilmez ve bilmedikleri olabileceğini de hesaba katmadan karşısındakini doğru anladıklarını sanırlar. Türkçe'mizi zamanla duygusal bir dil olmaktan çıkarıp bir akıl ve fikir dili haline getirmek zor olsa da belki mümkün olabilecek. Bunun için herkes, karşısındakini anlama olgusunda kendi anlama kapasitesinin de payı olacağını hesaba katarak değerlendirme ve tartışma alışkanlığı edinmelidir. Yani, bir şeye karşı çıkanlar, önce kendi anlayış ve doğrularını gözden geçirmelidir. Tabii ki anlaşamamak veya anlaşılmamak olgusunda yazan ve söyleyenin fikrini yeterince ifade edememesi veya yanlış düşünceler üretmesi de daima söz konusudur. SEVGİ ÖZKAN (Sosyolog) - İSTANBUL
|