Beş milyon yaşında, çok eski bir dost
Buzul çağının bitmesinden sonra, bedeni iklim değişikliklerine uyum gösteremeyerek yok olan mamut iskeletleri, sergilendiği müzede yıldız oldu
Son 30 yılda, dünyadaki canlı cinslerinden yüzde 35'inden fazlası, bir daha geri gelmemek üzere yok oldu. Benim "Acaba torunlarım su kaplumbağalarını sadece fotoğraflarda mı görecekler" diye düşünerek sıkı bir "eko-depresyona" girdiğim bu günlerde, nesli tükeneli 4 bin yıl olmuş, bol tüylü, müthiş şeker bir yaratık Paris'te yıldız oldu. Bir Hollywood çizerinin kaleminden çıkmışa benzeyen hüzünlü gözleriyle, reklam panolarından mahçup mahçup bizlere bakan bu kocaman hayvan, bir mamut. Spielberg'in bizlere dinozorları sevdirmesinden sonra, bu kez de yine nesli tükenmiş, dev bir hayvanın, mamutun inanılmaz hikayesiyle yatıp kalkıyoruz. Paris Doğal Tarih Müzesi, açıldığından beri bu kadar ziyaretçiyi bir arada görmedi. Çünkü ilk örnekleri beş milyon yıl önce dünyaya gelen mamutlar, yalnızca kendi türleri hakkında değil, atalarımızın atası olan homo sapiens'lerin yaşamıyla ilgili bir sürü ipucu veriyor. Arkeologlar, mamut kalıntılarıyla ilk kez 19. yüzyılda karşılaşıyorlar. Bu parçalar, mamutların dünyanın en eski sahipleri olduğunu, ayrıca da dünyanın sanıldığının aksine milyonlarca yıllık bir gezegen olduğunu kanıtlıyor. Bunun üzerine, dünyanın oluşum teorisi tamamen gözden geçiriliyor. Ayrıca, mağara adamı deyip geçmeyin, ilk ressamların mamutların dişlerinden ve kemiklerinden yaptıkları sanat eserleri sayesinde de, dört metrelik bu yaratıkla insanlığın ilişkisi hakkında yepyeni bilgiler ele geçiyor. (Bu arada müsaadenizle, ilk insanın bile sanatı en hayati gereklilikler arasında kabul edişine de dikkatinizi çekerim) de son örnekleri Sibirya'da yaşayan mamutlar, iki tonluk etleri, farklı işlere yarayan yünleri, derileri, kasları, dişleri ve 200 çeşit kemikleriyle binlerce yıl boyunca "homo sapiens'lerin en hakikatli dostları" olmuşlar. Günde 180 kilo ot ve 80 litre suyla beslenen mamutların etobur olmayışları de bu dostlukta bayağı rol oynamış elbette. yedi gerçek mamut iskeletinin yanı sıra, bir buzulun içinde kaldığı için hiç bozulmadan yekpare vaziyette saklanmış olan bir yavru da var. Araştırmacıların "Dima" adını taktıkları bu bebek, 1977 yılında Sovyetler Birliği'nde bir altın madeninde bulunmuş. Mineraller hakkında büyük ipuçları veren 40 bin yaşındaki Dima'nın bulunduğu vitrinin önü, tahmin edebileceğiniz gibi, sürekli çocuklarla dolu oluyor. Buzul çağının bitmesinden sonra, bedeni iklim değişikliklerine uyum gösteremeyerek yok olan mamutun klonlanması da imkansız, çünkü bunu yapmayı kabul edecek kadar etikten uzak ve deli bir bilim adamı bulunsa bile, eldeki ADN örnekleri yeterli değil. Yani şimdilik ufukta bir "mamut park" projesi görünmüyor. Serginin bir başka ilginçliği de, bilgisayar teknolojisi marifetiyle, dönemle ilgili interaktif oyunlar. Mamut kemikleriyle çadır kurmak, mamutlarla fillerin farklarını incelemek gibi, eğer mesleğiniz paleontologluk değilse hiçbir işinize yaramayacak olan ama müthiş neşeli faaliyetlerin önünde rahatlıkla saatler geçiriyorsunuz. bence, genel kültürümüze tarih öncesi dönemle ilgili birkaç şey katmaktan da öte, burada çocuklara verilen en önemli bilgi, en kuvvetli görünen hayvanların bile neslinin tükenebileceği oluyor. Geçenlerde Malezya'da toplanan 74 ülkenin Çevre Bakanları ve 2000 bilim adamının verdiği raporun ne kadar karanlık olduğunu düşündükçe gözüne uyku girmeyen benim gibi eko-dertlilerin, bugünlerde çocuklarına vermek istediği en kıymetli mesaj da bu galiba.
Sedef Ecer
|