60 yılın hatırı
Bugün Fransa'da, Türkiye'de yaşayanlar açısından fazla bir şey ifade etmeyen bir olayın anısına törenler yapılıyor. İkinci Dünya Savaşı'nda Avrupa'nın Naziler'den kurtarılmasının önemli eşiklerinden birisi 60 yıl önce Normandiya'da Omaha Plajı adı verilen yerdeki çıkartmayla geçilmişti. Ruslar'ın büyük kayıpları göğüsleyebilmeleri ve fedakarlıkları neticesinde Doğu Cephesi'nde yenilgiyi tadan Nazi ordularına karşı savaşın sonucunu belirleyecek asıl Amerikan saldırısı bu cepheden başlamıştı. Stephen Spielberg'in Er Ryan'ı Kurtarmak adlı filminin açılış sahneleri bu çıkarmayı, o sırada yaşanan kargaşa, şiddet ve korkuyu olabildiğince çarpıcı ve gerçeğe yakın bir şekilde yeni kuşakların da bilincine kazıdı. Normandiya çıkarmasıyla ABD bir nesillik süre içinde ikinci kez Avrupa'yı kendi şeytanlarından kurtarıyordu. Bir devlet olarak Amerika'nın bunda çıkarı olduğunu söylemek ya da emperyalistler arası kavgalardan dem vurmak, savaştaki Amerikan rolünü tam açıklamaz. Sonuçta ABD demokratik, savaşa kadar Savunma Bakanlığı olmayan, Avrupa'ya sıcak bakmayan bir ülkeydi ve siyasi kültürü itibarıyla da içe kapalıydı. Unutulan değerlerin bedeli Ancak Alman ve Japon faşizmlerine karşı yüzbinlerce Amerikalı, bilmedikleri, duymadıkları diyarlarda bir kötülüğe karşı mücadele etmek üzere liderlerinin çağrısına uydular. Vaz edilen amaçlar ve idealler uğruna ölümü göze aldılar. Onları savaştıran unsurlar arasında da vatan savunması kadar inançlar ve savaşın uğruna yapıldığı değerler de vardı. 1980'li yıllarda bu savaşta çarpışan sıradan insanlarla konuşan Amerika'nın büyük sözlü tarihçisi Studs Terkel'in kitabının adı da bu nedenle "İyi Savaş"tı. Savaşanlar inandıkları değerler uğruna savaşmışlar, Avrupa üzerine düşen bir karanlığı ve bir soykırımı sona erdirmişti. Avrupa'nın batısı, yani Amerikalılar'ın Nazileri söküp attıkları ülkeler özgürlüklerine kavuşmuştu. Bu sicil ve ortak bir demokrasi inancı nedeniyle daha sonraki 45 yıl içinde de ABD'nin varlığı arada çıkan tüm sürtüşmelere rağmen Batı Avrupa'da hep meşru sayılacaktı. Bunun aksine Avrupa'nın doğusundaki Sovyet etkisi ve varlığı ise gayrımeşru sayılacak sonunda da bu nedenle Leninist sistem Doğu Avrupa'da 15 yıl önce çökecekti. Türkiye ise bir ara flört de ettiği Nazi Almanyası'na karşı savaşmadı. Savaşın siyasi, stratejik ve kendi askeri zayıflığı gibi parametrelerini hep dikkate alıp değerler kısmını bir yana bıraktı. Bunun bedeli de savaşın bitmesinin hemen ardından yaşadığı, Sovyet taleplerine tek başına karşı çıkmasını gerektiren, büyük yalnızlık oldu. ABD başarısızlıktan kurtardı Bir savaşla harcı karılan Atlantikötesi ilişkiler bugün ciddi bir krizden geçiyor. Sovyetler Birliği'nin ortadan kalkmasıyla ister istemez gevşeyen ilişkiler Bush yönetiminin küstah tavırları ve Irak savaşı nedeniyle esaslı bir darbe yedi. Normandiya'da uğruna savaşılan değerler Irak savaşı sırasında mecazi olarak Ebu Gıreyb hapishanesinde iğfal edildi. ABD içinde bu zemin üzerinde Bush yönetimine karşı nihayet ciddi bir muhalefet şekillenmeye başlıyor. Post-modern yani ulus-devlet mantığı ötesinde bir siyasi yapılanma içindeki AB'nin bazı üyeleri ve hemen tüm kamuoyları ise ABD'yi canavarlaştırdı. Bu abartılı anti- Amerikancılıkta belki de Josef Joffe'nin vurguladığı gibi Avrupalılar'ın Amerika'ya "kendilerini sık sık kendi en beter başarısızlıklarından" kurtardığı için duyduğu kızgınlık vardır. Ancak dünya sistemi Atlantikötesi ilişkilerin zemininde istikrar bulabilir. Bu ilişkilerin kötüye gitmesi, krizde olması, siyaset üretememesi dünya için hayırlı sayılmaz. Bugünkü anma törenleriyle başlayıp İstanbul'daki NATO zirvesiyle bitecek toplantılar ve zirveler dizisinde yeni dönemle ilgili bir mutabakatın şekillenmesi bu nedenle önemlidir.
|