Tarama mı, müzakere mi?
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Avrupa Birliği'ne endeksli en fazla yasayı bu dönemde çıkardı. Yeni yasama döneminden bu yana Meclis'te, komisyonlar ve Genel Kurul, iki konuya endeksli çalışıyor: AB ve IMF... Tempo 15 Temmuz'a kadar da aynı hızla devam edecek. Bu süre içinde çıkarılması hedeflenen yasalar da yine benzer konularla ilgili.. Belediyeler, Büyük Şehir Trafik, Terörle Mücadele, Temel Sağlık Hizmetleri, Aile Hekimliği, Özel Gelir ve Ödenekler, Vergi, Kamu Reformu... Komisyonda AB uyumu çerçevesinde görüşülen çok maddeli Türk Ceza Kanunu için yapılan planlar ise Meclis'in yeni yasama dönemine bırakılması yönünde. Her ne kadar, Avrupa Birliği ile ilgili birimler, bir an önce çıkarılması yönündeki görüşlerini iletmiş olsalar da, bu dönemde yasalaşması kolay görülmüyor. Meclis'in 15 Eylül'de erken açılarak TCK'nın çıkarılması görüşü dile getiriliyor. Böylece, birçok Batı Avrupa ülkesindeki uygulamasından dahi ileri durumda olan TCK ile ilgili değişikliğin, AB'nin Türkiye'ye tam üyelik müzakere tarihini görüşeceği Aralık Zirvesi'nden önce çıkarılmasının hesabı yapılıyor.
Bilinçli muğlaklık Ankara, bu kadar yoğun bir gündemle uyumu sağlamak için yaz sıcağında çabalarken, AB'de durum ne? CHP milletvekili, emekli Büyükelçi Onur Öymen, bir süre önce aralarında Dönem Başkanı Hollanda'nın da bulunduğu bazı AB ülkelerini dolaşmış. Öymen'e göre, "Bu kadar çabadan sonra, AB'nin Türkiye'ye müzakere tarihi vermeme" yönüne gitmesi çok zor. Bununla birlikte bazı riskler, hatta ayak oyunları da yok değil. Öncelikle şunu kabul etmek gerekir ki, bazı üye ülkeler Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi almasına olumlu bakmıyor. Bunun önüne geçebilmek için farklı yöntemlere yöneliyor. Bunların başında da müzakere tarihini Mart 2005'ten sonra başlatmak yerine, sohbahara doğru kaydırma gayretleri gözleniyor. Her ne kadar, bu konuda en katı olan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da NATO İstanbul Zirvesi'nde olumlu mesaj vermiş olsa da ülkesindeki bazı partilerin tutumu da biliniyor. Öymen, daha kısa bir süre öncesine kadar katı tutum gösteren AB ülkelerinin bugünlerde Chirac ağzı ile konuşmaya başladıklarını belirtiyor. Yani, "AB Komisyonu'nun İlerleme Raporu'ndaki kararına" göre hareket edilecek. Onur Öymen'in kaygısı da bu noktada ortaya çıkıyor: "İlerleme raporu bilinçli bir muğlaklıkla kaleme alınırsa o zaman başımız ağrır..."
Tarama süreci Öymen gibi Ankara'da Dışişleri Bakanlığı diplomatları da aynı kaygıyı taşıyor. AB'nin müzakere tarihi vermesinden önce bir "tarama sürecini" başlatabileceği belirtiliyor. Yani, Meclis'ten süratle geçen kanunların uygulamasının hangi düzeyde olduğunu görmek ve buna ilişkin AB müktesebatı ile karşılaştırmasını yapmak. AB zirvesinden de, "Önce tarama süreci bitirilsin, gelecek yıl aralık ayında da müzakere tarihi verilsin" yönünde bir karar çıkmasını sağlamak için çaba gösterenlerin olduğu biliniyor. Veya, tarama süreci tamamlandıktan sonra, buna dayalı olarak 1 Ocak 2006'dan sonra müzakerelerin başlaması yönünde bir kararın alınması. Bir diğer alternatif de yine tarama sürecine bağlı olarak gelecek yılın eylül veya ekim ayından sonra müzakerenin başlatılması... Ankara'da hükümet bu üç alternatife de kapalı. Bakanından, diplomatına kadar herkes 2005 Mart ayından geçerli olmak üzere bir müzakere tarihi verilmezse, diğer alternatiflerin kabul edilmemesi yönünde kararlı. Neden ise gelecek yılın sonbaharından itibaren, haziran zirvesinde kabul edilen AB Anayasası'nın oylanacak olması. Dolayısıyla ülkelerindeki yerel seçimde bile Türkiye'yi koz olarak kullananların, Anayasa referandumunda bunun daha ilerisine gidebileceği kayda geçiriliyor. Hatta, bazılarının bir adım daha atıp, "toplumsal barışı sağlamak için genel af çıkarılsın, ondan sonra müzakere alınsın" sözünü de son dönemde dile getirmeye başladığına dikkat çekiliyor. Böyle bir durumla karşılaşıldığında Ankara'nın tavrının ne olacağına gelince.. Kimse Polyannacılık oynama niyetinde gözükmüyor...
|