|
Savaşın sorumlularını asla bağışlamamalıyız
|
|
Bu yıl Cannes Film Festivali'nde konuştuğum Tom Hanks'in zekasına ve espri yeteneğine hayran kaldım. Gerçek bir aydın, pırıl pırıl bir zeka, adeta yerinde duramayan bir kişilik
Cannes'da Tom Hanks'le ilk kez tanıştım ve çok şaşırdım. Fiziksel olarak değil: Zaten "Kadın Avcıları" nın o tuhaf kılığından kurtulup yine kendine benzer bir hale gelmişti. Ama zekasına, espri ve konuşma yeteneğine hayran kaldım. Ne de olsa, birkaç gün öncesindeki "Truva"nın basın toplantısında, belki çok daha karizmatik olan ama sonuç olarak çekingen bir çocuk gibi davranan Brad Pitt veya Eric Bana gibi yakışıklılardan sonra, Hanks çok başka gözüktü bana...
Gerçek bir aydın, pırıl pırıl bir zeka, adeta yerinde duramayan bir kişilik... Öncelikle Coen kardeşlere olan hayranlığını belirtti. Onların tüm filmlerini izlemişti, en çok da "Fargo"yu beğenmişti. Biraderlerin kendisini hep şaşırtmayı başardıklarını söyledi. Ama onlar da onu az şaşırtmamışlardı. İlk kez Los Angeles'e gelip onu ziyaret ettiklerinde "Hanginiz Joel?" diye sormak isteyip beceremediğini söyledi ve ekledi: "-Hala da bilmiyorum bunu!" Hiç ödün vermediklerini, sete son derece ayrıntılı bir senaryoyla gelip ona İncil muamelesi yaptıklarını, çalışmalarının son derece organize olduğunu anlattı. Bir de iki kardeşin sürekli sette birlikte olduklarını ekledi. Sanki artık filmleri Joel Coen tek başına imzaladığı halde, her şeyin ortak çabaları olduğunu ima eder gibi...
Ya kendi rolü? İnanılmaz bir keçi-sakal/bıyıkla saklanmış bir yüz, bir konuşma şehveti içinde sürekli laf üreten alabildiğine geveze bir adam, çok iyi eğitim almış biri görüntüsü ardında, tam bir soygun dehası: "Benim kimliğim, birkaç sayfa okuyup ömür boyu o bilgiyle geçinen bir sahtekarın kimliği. Dili bir büyük sığınak gibi görüyor, uzun cümlelerin arkasına sığınıyor. Sürekli saçmalayarak sonunda anlama ulaşacağını düşünüyor. O kadar çok Edgar Allan Poe'yu anıyor ki, sanki bizzat bir Poe karikatürüne dönüşüyor." Filmin aslı olan klasik İngiliz komedisini görmemiş: "Etki altında kalmayı istemedim. Alec Guinness gibi büyük ve hayranı olduğum bir aktörün yerini almak zordu, onu hiç izlememeyi yeğledim." Ciddi rollerin, zor kompozisyonların adamı Tom Hanks, uzun zamandır ilk kez böylesine açıkça komedi olan bir filmde oynuyordu. Memnun muydu? "Bu tümüyle komik bir kişilik değil. Davranışlarının kendine göre bir mantığı var. Kendisini Poe uzmanı bir profesör olarak tanıtıyor, ama asıl adı çok başka ve en azından 15 yıldır da öğretmenlik filan yapmıyor. Eğer bu rol bana böyle çılgın komedilerin kapısını açarsa, olsa olsa sevinirim."
Tom Hanks, hep kibar, iyi çocukları oynamaktan sıkılmış: "Bu konuda en az Meg Ryan kadar şikayetçiyim. O da 'iyi kız' olmaktan öylesine yoruldu ki, gitti kendini bir seks filmine atıverdi. (Bizde de oynayan 'Tutkunun Esirleri' filmini kastediyor). Ben bu filmde sempatik bir rolde değilim. O rolü İrma T. Hall kaptı (filmdeki yaşlı zenci kadın). Ben bu kez kötü kişiyim. 'Sevginin Bağladıkları'nı çektiğimde, modern ve romantik bir kahraman olabilir miyim diye düşünmüştüm.'Yeşil Yol'da resmen kötü adamdım ve yine kendi kendime acaba bana inanırlar mı diye soruyordum. Artık yaşım ilerledi, 47'yi buldu. Her rolü oynayacak kadar karmaşık bir kişiliğim olduğunu sanıyorum ve bundan sonra çok farklı şeyler yapmak istiyorum." Hanks ilk yıllarını hatırlıyor."Turner and Hooch" filminde bir köpekle birlikte oynamış. Şöyle diyor: "Film pek başarılı değildi, seyirci benim hangisi olduğumu bile anlayamadı!" Sonra "Büyük" filmiyle büyük şansını yakalamış ve bir daha bırakmamış. Sinema dünyasını da büyük bir sirke benzetiyor: "Aynen sirklerdeki gibi etraf çok kalabalıktır, kamyonlar gelip gider, bedava yiyecek verilir, kimi zaman alkışlar kopar. Bize de sık sık palyaço rolü düşer. Ama bundan zevk alan mazoşistler de vardır. Ben de onlardan biriyim."
SİNEMA TUTKUSU AİLEDEN İlk sinema tutkusu, ana-babasından gelmiş. Birlikte Capra filmleri, western'ler, PBS adlı kanalda yabancı filmler izlemişler: Kurosawa'lar, Fransız ve İtalyan filmleri. Sonra babasının özel seçimiyle John Wayne, Bette Davis, Henry Fonda filmleri...
Okulda tiyatroyla ilgilenmiş, sonra bir Shakespeare trupuna girmiş. Tiyatroda tanıştığı Rita Wilson'la evlenmiş, tam dört çocukları var. Rolleri arasında onu en çok etkileyenler "Philadelphia" ve "Er Ryan'ı Kurtarmak" olmuş."Forrest Gump" ise çeşitli nedenlerle en zor çekilen filmi olmuş: "Bu film hepimizi çok uğraştırdı. Bir kez daha öyle bir filmi çekemeyiz. Özel bir dönemin özel ürünüydü o." O filmle ikinci Oscar'ını alıp Spencer Tracy'den sonra üst üste Oscar alan ikinci erkek oyuncu olması? "Asıl Oscar'dan sonrası önemlidir. Yeni projelerle gelebilmek, daha farklı rollere kanat açabilmek." Hanks politikayla da yakından ilgili. Onun Bush karşıtı olduğu biliniyor. Irak savaşı konusunda acı konuşuyor: "Orada ölen herkese acıyorum. Amerikan gençlerine de, başkalarına da. Dünya çok zor bir dönem geçiriyor. Ve bu işin asıl sorumlularını asla bağışlamamalıyız." En son Spielberg'in "Terminal" filminde Catherine Zeta-Jones ile birlikte oynamış. Onun için: "Size hep bir şeyler veren oyun arkadaşlarınız vardır. Paul Newman, Gary Sinise, Sally Field, Helen Hunt, Leonardo Di Caprio, Kadın Avcıları'ndaki canlı Amerikan tarihi gibi olan Irma T. Hall öyleydiler. Catherine de onlardan biri. Ondan çok şey öğrendim."
|