| |
Van'daki terör, peki Yığınçalı Köyü'ndeki ne?
Dünkü gazeteleri bir önceki günün izini sürerek okudum. Dün pazardı, bir önceki gün cumartesi. Cumartesi günkü gazetelerin sayfalarında içimi burkan, yüzümü ekşiten iki önemli haberden biri, Van Valisi Hikmet Tan'ı hedef alan ve üç kişinin ölümüne, yedisi ağır, yirmi dört kişinin yaralanmasına neden olan suikast girişimiydi. Diğeri ise Ağrı'nın, Doğubayazıt ilçesinin Yığınçalı Köyü'nde perşembeyi cumaya bağlayan gece meydana gelen 5 şiddetindeki depremde on dördü bebek, ölen on sekiz kişiydi. Yaralı sayısı da otuz ikiydi... Kimi gazetelerde uykuda ölüme yakalanmış bebeklerin resimleri yer alıyordu.
***
Pazar günkü gazetelerde ise, Van'daki kanlı ve sinsi eylemi protesto eden beş bin kişinin yürüyüşü ön plana çıkmış ama Yığınçalı Köyü'nde boş yere ölen insanların dramı gerilere doğru kaybolmuştu. Van'da valiyi hedefleyen vahim olay iki bakanı hemen harekete geçirmişti ama gelişmiş bir ülkede doğmuş olmaları halinde ölmeyecek olan köylü bebeleri öldüren Yığınçalı Köyü depremi yetkilileri sanki aynı ölçüde etkilememişti. Belli ki, yönetimlerin milleti yok sayan aldırmazlığının kurbanı olan dilsiz yığınları vuran nice afet gibi bu da unutulup gidecekti... Uyanan Doğubayazıt Fay Hattı'nın bir sonraki deprem terörüne, bir sonraki katliama kadar herkes sessiz kalacaktı... Çeltiksuyu yatılı pansiyon okulundaki yoksul aile çocuklarının ölümünün peşinden giden, hesabını soran mı oldu?
***
Van Valisi Hikmet Tan'a yönelik saldırının ardındaki kanlı ellere ait ilk ipuçları, herkesi çok şaşırtacak korkutucu bir odak ihtimalini de güçlendirmekte... AB sürecini yok etmek isteyen resmi etiketli statükocuların ayak izleri ortaya çıkabilir mi? Böyle dehşet verici bir ihtimalin netleşmesi, Yığınçalı köylülerinin hazin kaderini daha da hazinleştirecek... Depreme karşı köylülerini korumayan ama devlet iktidarı için her türlü melaneti göze alan bir zihniyet söz konusu olacak...
Türkiye'de otuz beş bin köyün yanı sıra Tanrı'nın bile unuttuğu yerlere kurulmuş üç beş hanelik bin de mezra var... Oralardaki yaşam standardını, on sekiz insanı alıp götüren son deprem bir kez daha gözümüze sokuyor. Türkiye'nin bu çok temel sorunu, çağa uyamadığı için kendi kendini yiyerek intihar eden CHP'den daha mı önemsiz?
***
Depremde ölenler köylüler olmasaydı... Depremde ölenler yoksullar olmasaydı... Depremde ölenler Türkiye'nin zencileri olmasaydı... Yitip giden bebeciklerin akıbeti böylesine soğukkanlı mı karşılanırdı?.. Yetkililer... Uzmanlar... Medya... Oraya üs kurup Türkiye'de ölüme davetiye çıkaran kerpiç ev gerçeğine karşı neyin nasıl yapılacağını tartışmaz mıydı? Hükümet acil ve kapsamlı bir projeyi gündeme getirmez miydi? Bakanlar harekete geçmez miydi?
***
Türkiye'de, sanayileşme aşamasından geçen ülkeler gibi sosyal açıdan sınıfsal bir ayrımın zemini oluşmadı. Burjuvazi ve proletarya hep güdük kaldı... Esas çelişki, devlet ile millet, yoksul ile zengin arasında çıktı... Fark, hatırlılar ile hatırsızlar arasında pekişti...
***
Van Valisi'ni öldürmek isteyen sinsi bir tezgah ile toplumsal korunmadan uzak yaşayan bebeklerimizi yönetimin aldırmazlığı nedeniyle öldüren deprem... Uygar ülkede çivi sökemeyecek beş şiddetindeki bir depreme yoksul insanlarımızı, köylülerimizi terk etmesek, terörün düzmecesi de gene Güneydoğu'da AB'yi hançerlemeyi göze alabilir miydi?
***
Türkiye "dilsizlerini" unutmadığı oranda güçlenecek... Yığınçalı Köyü örneği bu konuda aşırı bir zafiyet gösteriyor... Cumartesi günkü o bebeklerin cesetlerine yeniden bir bakın... Hepimiz biraz katil sayılmaz mıyız?
|