| |
Paganini ve diploma
Üniversiteye girmek için sınav salonlarının kapılarına yığılan öğrencileri gördükçe, geçenlerde yitirdiğimiz ünlü keman virtüözü Isaac Stern'in "Mao'dan Mozart"a adlı unutulmaz belgeselindeki bir sahne aklıma geliyor... Isaac Stern, Çin'i dolaşırken rastladığı tüm konservatuar öğrencilerinin Paganini çalmak istediğini görüyor. İlk başta bu Paganini tutkusuna bir anlam veremiyor. Sonra, Paganini parçalarının icrasının zorluğu nedeniyle, bunu başaranın daha yüksek bir not ile mezun olduğunu anlıyor. Belgeselin bir sahnesinde, sırf iyi bir not alabilmek için Paganini çalmaya uğraşan öğrenci ile Stern arasındaki bir konuşmayı izliyorsunuz. Virtüöz, Paganini'nin ruhunu, bir parçayı bestelerken içinde yaşadığı duygusal iklimi algılamadan o parçanın gereği gibi çalınamayacağını, bestenin icrasının mekanik bir yaklaşımı değil duygusal bir zarafeti gerektirdiğini anlatmaya uğraşıyor.
Dün üniversiteye giriş sınavına bir milyon dokuz yüz bin kişi girdi. Bunun bir buçuk milyonu elenecek. İstediği üniversiteye girip de doğru dürüst eğitim alacakların sayısı ise yüzde biri bile bulmayacak. Giren adaylara bir anket uygulansa da, üniversitenin anlamı, üniversitelerin tarihçesi, hangi dalı neden seçtiği ve meslekle iş arasındaki farkın ne olduğu sorulsaydı, acaba nasıl bir sonuç çıkardı? Korkarım pek anlamlı cevaplar verilmezdi. Çünkü Türkiye, üniversiteye, Çinli konservatuar öğrencilerinin Paganini parçalarına baktığı gibi bakıyor... Meslek için değil, iş bulmak için üniversiteye girmek genel bir yaklaşımı yansıtmakta...
Üniversiteler; insanoğlunun doğa ile arasındaki mücadeleden elde ettiği kazanımların tümünü içselleştirmiş kurumlardır... İnsanlık serüvenini bir bütün olarak ele almayınca, insan-doğa ilişkisinin heyecanlı hikayesini duyumsamayınca, üniversiteye girmenin ya da girmemenin hiçbir anlamı kalmaz... Yerküredeki olaylara bir bütün olarak bakabilmenin optik ayarlayıcısıdır üniversite...
Eğitim sistemini bir bütün olarak ele almak gerekiyor. Ne yazık ki, Cumhuriyet'in tartışmasız en büyük başarısızlığı eğitimde oldu... Orta öğretim, çocuklara dünya vatandaşları olarak değil mevcut sistemin robotları gibi bakıyor... Bu yüzden de, onları, dünyanın her yanında yaşayabilecek bireyler olarak değil resmi ideolojinin robotları olarak yetiştiriyor... Doktrinasyonun kurbanı olan öğrencinin üniversite ruhunu algılayıp tadına varabilmesi ne kadar mümkün? Onlar da derslerde okudukları konulara, onların ortaya çıktığı dönemlerle ilişkisini değerlendirmeden, sosyal değişimle arasındaki irtibatı kurmadan, ezberlenmesi gereken kutsal kitap metinleri gibi bakıyor. Bütünsellikten kopuk, zevkten ziyade çileye yakın anlamsız bir çabaya dönüşüyor öğretim dönemi...
Üniversitenin tarihçesini merak etmeyen, meslek seçimini mesleğin tarihçesiyle açıklayamayan, insanlığın bir bütün olarak gelişimini değerlendirmeyen sosyal değişimle üniversiteler arasındaki valsi göremeyen ve öğrendiğini bir bütün olarak içselleştirmeyen anlayış diplomalı olsa ne olur, olmasa ne olur... Çocukları, bir diplomanın peşinde koşturup duruyoruz. Ama, Paganini'nin ruhunu anlamadıktan sonra keman çalmanın ne anlamı var?
|