| |
|
|
Kurt Kapısı
BAKÜ'DE ikinci günümüzde akşam yemeğini "Kurt Kapısı" adlı lokantada yedik. Ogan Soysal ile Şamil Ayrım yemeğe "bir Azeri konuk ile" geldiler: - Yavuz bey, işte bizim doktorumuz. Doktora "hoşgeldiniz" dedik. - Hoş bulmuşam... Benimle tanışmak istemişsez... Ben de sizi yakından tanımak istirem... Aha gelmişem... Nasılsız?
Doktorun adı "Ferecli Hakim Safaroğlu." 54 yaşında. Babası da doktormuş. Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra üç yıl "dahiliye ihtisası" yapmış. Sonra Çin'de ve Rusya'da "akapunktur eğitimi" görmüş. İran'da "Alman hocalardan yine akapunktur eğitimi" almış.
Doktor Ferecli Hakim Safaroğlu, "Bakü'de 3 yerde iş görürem" dedi. "İş gördüğü" yerler: "Sağlam Hayat Kliniği." "Yeni Hayat Kliniği." Ve "Klinik Hastane." Bu üç yerden en büyüğü "Klinik Hastane." "200 doktor" çalışıyor. Ferecli Hakim Safaroğlu Azerbaycan'da "çok ünlü bir doktor." Son derece mütevazı: - Sakın benim için meşhur demeyesiz... Ayıptır. Günde "40 ile 60 kişiye bakıyor." Ama bir günde "6 hasta tedavi ediyor." Zira "bakmak" başka şey, "tedavi" başka şey.
"Diğer ülkelere de" gidiyor. Üç ayda bir "Türkiye'ye uğruyor." Bize "yazmamak kaydıyla" Türkiye'deki hastalarından bahsetti. "Devlet büyükleri... Eski, yeni siyasetçiler... İşadamları... Yüksek bürokratlar." - Yavuz bey, sakın ha, yazmayasız... Onlar benim hastam değil, arkadaşım... Ben, hastam ile arkadaş olurem. Ogan Soysal ile Şamil Ayrım "teminat" verdiler: - Yavuz bey yazmam derse yazmaz.
Bu sırada "kebaplar" geldi. Ve "canlı müzik" başladı. "Berivan'ım, can çiçeğim." Lokantada herkes sustu. Biz de doktorla sohbete ara verdik. Herkes müziğe kulak kesilmişti. "Bir kez sana bağlanmışım, Ben kendimi avutmuşum." Bu sırada, doktor, mendilini çıkardı, gözyaşını sildi. Ve kulağımıza eğildi: - Ne zaman Türk müziği dinlirem, işte o dakka hasta olurem... Şimdi bana da bir doktor gerek.
|