| |
Zirvenin ardından.
Haftalarca konuşuldu... Hazırlıklar yapıldı... Protestocular polisle çatıştı... Ve NATO zirvesi gerçekleşti... Şimdi muhasebe zamanı: Neler oldu?.. Bundan sonra neler olmalı? Olaya "Tayyip bey açısından" bakacak olursak... 2002'de seçim zaferi kazanmıştı. 3 ay önce de (28 Mart seçimleri) güven tazeledi. Ve NATO zirvesi ile "moralini yükseltti." Sayısal bakımdan da, siyasal bakımdan da "gücünün zirvesinde."
*** Zirveye "Türkiye açısından" bakalım... Ülkemiz "dünyanın 17. büyük ekonomik gücü." "Askeri güç" olarak ilk 6-7 güçten biri. Turizmde "yükselen pazar." Ortodoğu, Kafkaslar ve Balkanlar'da "demokrasi" adası. Ama Türkiye, özellikle son yıllarda "hakkettiği konumda" değildi. "Dünya gündeminden" düşmüştü. NATO Zirvesi ile yine "gündemdeki ülke" görüntüsü doğdu. Türkiye "ağırlığını hissettirdi."
*** Zirveye "AB penceresinden" göz atalım. Avrupalı liderler artık Türkiye'ye "daha sıcak, daha yakınlar." Ama Avrupa'daki "halkları" da kazanmak şart. Halkları kazanmak da öyle "zirveyle falan olmuyor." Orta ve uzun vadeli "kamuoyu oluşturma projeleri" gerekiyor.
*** "Liderler arası dostluk, arkadaşlık" tabii ki önemli. Fakat yarın "liderler değişir." Veya liderler "tartışabilir." Eğer "halklar arasında dostluk" varsa... Liderlerin "takışması, darılması" hiçbir şeyi etkilemez.
*** İtalya Turizm Bakanı, Almanlar'ı incitecek bir konuşma yapmıştı. "Şişkolar... Uzun boylular... Yağ tulumu gibiler... Gelip, sahillerimizi kirletiyorlar" demişti. Bunun üzerine Alman Başbakanı "çok önceden kararlaştırdığı İtalya tatilini" iptal etmişti. Ayrıca Almanlar'dan "tatilde İtalya'ya gitmemelerini" istemişti. Halklar arasındaki dostluk öylesine güçlüydü ki... Bunu ne İtalya Turizm Bakanı'nın "patavatsızlığı" bozabildi... Ne da Almanya Başbakanı'nın "protestosu." Almanlar "İtalya'ya gitmeye" devam ettiler. İtalyanlar da "Almanya'ya."
*** Halklara inmek, halklar arasındaki dostluğu güçlendirmek için "önyargıların kırılması" lazım. Orta ve uzun vadeye yönelik çalışmalar lazım. Avrupa'da Türk üniversitesi kurmak lazım. Avrupalı gençlerin Türkiye'de okuması, Avrupalı profesörlerin Türkiye'de ders vermesi lazım. Tabii, bizimkilerin de Avrupa'da. Ve bu işlere, bugünden başlamak lazım.
*** Zirve sonu yorumlarına "Tayyip bey cephesinden bakarak" başlamıştık. "Aynı bakışla" bugünü tamamlayalım. İktidar "yaklaşık iki yılını" doldurdu. Önünde "üç yılı" kaldı. "Sonuncu yıl" seçim yılı. "Siyasi tartışmalarla, seçim telaşıyla" geçer. Bu demektir ki, iktidarın önündeki süre "dolu, dolu" iki yıl. Tayyip bey, önündeki iki yılın "planını, programını, yol haritasını ve ayrıntılı takvimini" biran önce yapmalı. Ve sahip olduğu "olağanüstü siyasi güç, biran önce insanlara yansımalı."
Özetleyecek olursak... "İki yıl önce ana sorun işsizlikti." Şimdi "siyasi istikrar var, AB yolunda atılan adımlar var, moral veren zirve var" ama, ana sorun hala işsizlik. "İki yıl sonra" aynı sözleri söylememeliyiz.
|