kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Euro 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Bilgi ve Yaşam
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Soli Ozel @ SABAH
 

Balayının sonu

Adalet ve Kalkınma Partisi'ni hükümete taşıyan seçimlere yüklenebilecek çeşitli anlamlar vardı. Soğuk Savaş'ın bitmesiyle birlikte Türkiye'yi zorlayan değişim baskılarına direnen, yeni toplumsal taleplere cevap veremeyen yerleşik siyasi sınıf toplu halde intihar etmişti. Onlara destek vermiş toplumsal seçkinler de bu yenilgiden ister istemez paylarını alacaklardı.
Bu bağlamda AKP'nin seçim başarısı, bu iflasın tesciliydi. Bir diğer bakımdan ise bu zafer, 1980'lerin köklü dönüşümleri sonucu ortaya çıkan yeni toplumsal seçkinlerin (veya karşı seçkinlerin) iktidar sahnesine çıkışlarını simgeliyordu. Hem ekonomik hem de siyasi anlamda yeni bir paylaşım gündemdeydi. Başlangıçtan beri AKP açısından en önemli mesele de bu köklü dönüşümü yönetebilme becerisini gösterip gösteremeyeceğinde düğümleniyordu.
Burada da iki soru ağırlıklı olarak gündemdeydi. AKP'nin nasıl bir vizyona sahip olduğu, hatta Türkiye için herhangi bir vizyonu olup olmadığı ile programları uygulayacak çapta kadrolarının bulunup bulunmadığı. İkinci soruyla bağlantılı olarak AKP atamalarında liyakatin mi, cemaatçiliğin mi öne çıkacağı merak konusuydu. Bu merak geçen yıl içinde çeşitli vesilelerle giderilmiş oldu. Kadın korkusuyla malul AKP erkekleri, bürokratik kadrolarda yapılması gerekli değişikliklerde erkek ve cemaatten olmayı deneyim ve beceriden önde tutacaklardı.
Güç mü, kontrol mü?
Siyasi açıdan partinin şansı, önünde iki yol haritası bulmasıydı. IMF programı ve AB üyelik süreci hükümete nelerin yapılması gerektiğini ana hatlarıyla gösteriyordu. Özellikle AB süreci aynı zamanda AKP'nin iktidar olabilmesinin koşullarını da hazırladığı için son bir buçuk yılda Türkiye'de devrim niteliğinde reformlar mümkün oldu. Toplumun ezici çoğunlukla AB hedefini desteklemesi de AKP'nin işini kolaylaştırdı.
Bu desteğin arkasında ilk planda 1982 anayasasının bireyleri ve toplumu boğan, ülkeyi sürekli bir istikrarsızlık zemininde tutan kutsal devlet odaklı baskıcılığına duyulan isyan vardı. Bunun yanı sıra, özellikle 2001 krizinin de etkisiyle AB entegrasyonunu tek çıkış olarak gören iş çevreleri de projeyi benimsemişlerdi. Yeni Genelkurmay karargahının AB hedefini çok farklı ve sağlıklı bir boyutta değerlendirmesi de, özellikle Irak tezkeresi akabinde, işi kolaylaştırdı.
AB hedefi arkasında oluşan toplumsal koalisyon, AKP'nin tabanını genişletti. Bu gelişme, yerel seçimlerde yaşanan oy patlamasıyla görüldü. O noktada ise AKP'nin elindeki gücü nasıl kullanacağı sorusu gündeme geldi. Güç mü AKP'yi çarpacaktı, yoksa AKP'mi gücü kontrolü altında tutacaktı? YÖK tasarısının niteliği, meselenin yürütülüş tarzı ve üsluba bakıldığında galiba AKP'yi güç çarptı.
Yeni arayış ve tasfiye
Yaşanan krizdeki asıl dert, AKP'nin art niyetleri filan değil aslında. İmam-Hatip mezunlarının Cumhuriyet'in sonunu getirecekleri korkusu bir evham. AKP'nin vizyonsuzluğu, bir çağdaş eğitim perspektifi, üniversite anlayışı olmamasının ortaya çıkması daha kaygı verici. Genelde Türkiye açısından ürkütücü olan bir diğer nokta ise, Cumhurbaşkanı'nın kopan fırtınada sakin bir liman olmayı, tarafları makul bir noktada birleştirmeyi hiç düşünmemiş olması.
AKP ile kendisine oy değilse bile müthiş bir toplumsal destek veren çevreler arasındaki balayı bitmek üzere. Belki de Hasan Bülent Kahraman'ın altını çizdiği gibi hükümetin bu yanlışları yapması, kendi ideolojisinin izdüşümlerini göstermesi sağlıklı bile.
Sonuçta AKP ortaya bir vizyon koymadan kendini ve önündeki sorunları aşabileceği izlenimini vermiyor. Bütün bunlar da Aralık sonrasında Türkiye'nin CHP'yi de tasfiye edecek bir siyaset arayışına girişeceği izlenimini güçlendiriyor.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Zaman kazanma manevraları   / 13-06-2004
 Reaganizm'in sonu   / 10-06-2004
 60 yılın hatırı   / 06-06-2004
 Strateji arayışı   / 03-06-2004
 Projektör altında   / 30-05-2004
 Bor'un pazarı   / 27-05-2004
 Şiddetin dili   / 23-05-2004
 Parlayan Hindistan   / 20-05-2004
 Kristal küre   / 16-05-2004
 Balayının sonu   / 13-05-2004
SOLİ ÖZEL
Şehir ve adam
Meşum haberi aldığımda artık varolmayan...
İki golde Fener'e
İki golde Fener'e
Transferde hız kesmeyen Beşiktaş dün iki bomba daha patlattı...
Şampiyon Memo
Şampiyon Memo
Mehmet Okur, Detroit Pistons formasıyla NBA şampiyonu olurken, bu...
Eski DEP'liler şehit evinde
Eski DEP'liler şehit evinde
Leyla Zana, şehit annesinin elini öptü, acılı babaya sarılan Selim...
Savcılar avukata tepeden bakamayacak
Savcılar avukata tepeden bakamayacak
TCK'dan sonra CMUK da çağdaşlaşıyor. "Savunma hakkı"nı güçlendiren...
İstanbul NATO zirvesine hazır
İstanbul NATO zirvesine hazır
NATO Organizasyon Komitesi Başkanı Büyükelçi Umur Apaydın, 'sıfır...
Çocuklar Türkiye'de babalarıyla kalacak
Çocuklar Türkiye'de babalarıyla kalacak
Alman vatandaşı Emel Övüş ve polis memuru Kubilay Bilinmez çiftinin...
Yine başı dertte
Ünlü şarkıcı Seda Sayan'ın erkek kardeşi Sedat Sayan ile iki arkadaşı...
Çölleşmenin çözümü var
Bugün Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü. NASA’ya göre, dünya...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.