| |
Türkçe bilmeyen Danilo'nun büyük medya analizi
Evsahipliğini yürüten Kartel medyası, ne yaptı etti, Dünya Gazeteler Birliği'nin İstanbul'daki toplantısını, büyük bir "grup propagandasına" çevirmeyi başardı. Bizler, davet edilseydik bile gitmeyi düşünmediğimiz için bu toplantıda ne kadar mühim meseleler konuşulduğunu yine kartel medyasından öğrendik. Neler konuşulduğunu derken, "Dünyada ve Türkiye'de demokrasi, basın özgürlüğü, gazetecilerin ve gazetelerin bağımsızlığı, gazetecilerin özlük hakları, basında tekelciliğe karşı mücadele vs" gibi ciddi konuların konuşulmadığını kolayca anlıyoruz. Çünkü iki gün içinde Hürriyet ve Milliyet'te yapılan yayınlardan anlaşıldı ki, WAN'ın İstanbul'da toplanmasında asıl maksat, İstanbul'un tanıtılması imiş... Vallahi iyi de tanıtıldı doğrusu. Daha birinci akşam soluğu Kumkapı'da almışlar... Balık, rakı ve baklava eşliğinde güzel bir eğlenmişler. Dansöz oynatmışlar. Herhalde kumkapı meyhanelerindeki zurnacı esnafı, zurnanın borusunu yabancı gazetecilerin kulağına sokmuş olacağından, ertesi günkü tartışmaların da gürültüye gitmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Adamların kulakları o zurna işkencesinden sonra bir haftada normale dönemez. Uzman analizi Bu kartel medyasının iril ufaklı yazarları, ne kadar büyük bir davet verdiklerini ballandıra ballandıra anlattıktan sonra yazılarını koro halinde şöyle bitirdiler: "Basında iyi ki bir Aydın Doğan var!" Bazıları ise, kendi patronları ile tam sayfa röportajlar yaptılar. bu sayede Aydın Bey kamouyunu aydınlattı(!) "Basın patronu, basından başka işle ilgilenmemeliymiş!" Sanki POAŞ'ı biz satın aldık! Fakat gene "nahiv" yazıyı, her zaman olduğu gibi Ertuğrul Özkök döşendi. "İncelik" bayrağını kimseye kaptırmadı. Tasarımcı gazeteci Danilo Black şöyle bir analiz yapmışmış: "Aşırı ciddi görünüşlü değilsiniz. Bu daha iyi. Hürriyet eğlenceli ve enerjik, bol fotoğraflı. Ve bu tasarım işe yaradığından olsa gerek en büyük gazete Hürriyet. Türkçe bilmiyorum ama Hürriyet'in çok canlı olduğunu okumadan bile anlıyorum." Böylece, Türkçe bilmeyen ve gazeteyi okuyamayan, Hürriyet'e baktığında hiçbir şey göremeyen bir adamın "analizi" Ertuğrul Özkök için, referans olabiliyor. Çünkü, Hürriyet'i yıkayıp yağlıyor... Fakat şaşırtıcıdır ki, ben de katılıyorum tasırımcı Black'in görüşlerine, ayrıca ben gazetecilerin kendi gazetelerine sahip çıkmasına saygı duymuşumdur hep... Hürriyet'teki kimi "kelle resimlerine" bakıldığında bu gazetenin çok eğlendirici olduğundan kimseler kuşku duyamaz. Hele eski bir ilavelerinde Özkök'ün çektirmiş olduğu "uzun deri ceket ve elektrikli testere" ile çekilmiş bir resmi vardı ki, Black bu resmi görmüş olsa kafayı üşütürdü, olursa eğlencelilik bu kadar olur diye... Evet çok eğlenceliydi "Çok eğlenceli" bulduğuna göre Danilo'nun yurtdışındayken de Hürriyet'i iyi takip ettiği anlaşılıyor, Türkçe bilmiyorsa da... Eh!.. Bankacılık skandalları patladıktan sonra yapılan yayınlarda, şu bizim Hürriyet değil miydi, bazı işadamlarını, "at hırsızı" mertebesine indirirken, durum ve vaziyetlerdeki değişimlere göre, bazılarını "saygın işadamı" mertebesine yükselten gazete... Konu, kimileri için emme basma tulumbaya dönmüştü neredeyse, "acaba bugün adımız nasıl anılacak", diye... Henüz milletvekili seçilememiş olan Recep Tayyip Erdoğan hakkında "1 milyar dolar parası var" şeklinde yayınlar yapılırken, daha sonra rota değiştiren gazete hangisiydi peki? Şu eğlenceli gazete miydi? "Hortumcu" Halis Toprak ile aynı helikoptere bindi diye eleştirilen kişi de yine Erdoğan değil miydi? Yanlış anlamayın, dil bilmeden gazete analiz edebilen Danilo Black'in, doğru tespitlerine kanıtlar göstermeye çalışıyorum sadece... En son "eğlenceyi" de hatırlıyorsunuzdur: Milliyet, bir öğretmenevi krizi yarattı. Çarşaflı kadının "varlığı" kuşku doğurdu. Kadını bulmak görevi Hürriyet'e düştü. Hürriyet "teftiş"i başardı. Kadını buldu. Fakat sonra kadının öğretmenevine hiç girmediği ortaya çıktı. Özkök de, kusuru haber ajansına yıktı. Tasarımcı Black, iyi ki Türkçe bilmiyormuş... Yoksa bizimkilerin "yetenekleri" karşısında küçük dilini yutabilirdi. Popolarının kılı ağarmış meyda kartolozlarının yaptığı dahiyane tespite tamamen katılıyorum: "İyi ki bir Aydın Doğan var!" diyorlar... Ya iki "tane" olsaydı!..
|