Kürtçe
İLK TANIŞMA.. Daha önce de yazmıştım: Çocukluğumun bir bölümü Doğubeyazıt'ta geçti. Kürtçe diye bir dilin farkına ilk kez Doğubeyazıt'ta vardım. Sokakta kendilerine ısınmaya çalıştığım Kürt çocukları, memleketin Batı'sından gelmiş benim gibi bir "muhallebi çocuğu"nu kafaya almak için, resmi ortamlarda işlerine yaramayan "ana dilleri"nden sonuna kadar yararlanıyorlardı. Onların bu avantajlı durumuna tabii ki sinir oluyordum. Ama sonraları birkaç hakaret sözcüğünü öğrenmeyi başardım.. Çok az sözcük öğrendim, sokakta kendimi ezdirmeyecek kadar! İLK KURS.. "Şıh İsmail" adlı bir din adamı vardı. İlçeye Batı bölgelerinden gelen meraklı memurlara, çok yıpranmış bir Kürtçe gramer kitabını açıp Kürtçe öğretiyordu. Kitap, Arap alfabesiyle yazılmıştı. Yıpranmışlığına bakılırsa eski Güneydoğu medreselerinden kalmış bir kitaptı bu. Bu "amatör Kürtçe kursları", memurların ayran gönüllü oluşundan mı, yoksa "Şıh İsmail"in öğretme yöntemindeki sorunlardan mı bilemiyorum, çok kısa sürmüştü.. ANLAYIŞLILIK.. Bir ana dilleri vardı ama o dili resmi ortamlarda asla kullanamıyorlardı. Dillerinin varlığını korumasının koşullarına sahip değillerdi ama evlerinde ve sokaklarda o dili konuşuyorlardı. Kendimi onların yerine koymayı deneyecek kadar büyük değildim. Bu yüzden yaşadıkları gerilimi hissetmem için zamana ihtiyacım vardı.. Ama yine de o dönemlerden bir gözlemim var: 1970'li yıllarda Doğubeyazıt evlerinde ve sokaklarında tuhaf bir aldırışsızlıkla Kürtçe konuşuluyordu. Resmi kurumlarda ise ürkek ve tedirgin biçimde Türkçe.. YILLAR SONRA.. Doğubeyazıt sokaklarında öğrendiğim Kürtçe sözcükler, uzun süre hafızamda yer etti. Yıllar sonra İstanbul'da Kürt kökenli dostlarla sohbetlerde "ilginç bir çıkış" olsun diye bildiklerimi dile getirmeye kalkıştım. İlk denemenin ardından da vazgeçtim. Çünkü sokak kavgalarından kalma o ayıp sözcükleri kullanmamam gerektiğini anlayacak kadar büyümüştüm. CEMAL SÜREYA.. Bir gün favori şairim Cemal Süreya'nın "O yıllarda ülkemizde / Çeşitli hükümetlerle / Yetmiş iki dilden / İkisi yasaklanmıştı / İkincisi Türkçe" dizelerini okurken, şiirde geçen birinci dilin "Kürtçe" olduğuna hükmetmiştim. Şimdi unutuyoruz ama eskiden basılı kağıtlar üzerinde "Kürtçe" sözcüğünü görmek bile mümkün değildi. İSMET ÖZEL.. Yaptığım araştırmaya göre şiirinde "Kürt" sözcüğünü kullanan ilk şair İsmet Özel'dir. Özel'in 1960'lı yıllarda yazdığı "Kan Kalesi" adlı şiirinden şu dizeyi not etmek gerekir: "..Her yerimden urlar çıkıyor, biraz kürt, biraz köylü, biraz makine.." VE KÜRTÇE YAYIN BAŞLIYOR.. Önce Kürtçe müzik kasetleri serbest oldu.. Ardından Kürtçe basılı yayınlar.. Şimdi de yeni bir dönem başlıyor.. Uzun direnişin ardından nihayet televizyonda ilk kez Kürtçe'nin iki lehçesinde yayın yapılacak.. Ama o kadar anlamsız bir çekingenlikle başlıyor ki bu yayın!. Bir tür "yasak savma" gibi bir şey. Radyoda sabahın 6'sında 35 dakikalık bir yayın yapılacakmış.. Bahse girerim, dinleyen bir tek kişi bile çıkmaz. Haftada 35 dakikalık televizyon yayınına ise, bu kadar gürültüsü çıktığı için ilk haftalar merak duygusuyla bakanlar olacaktır ama üçüncü hafta onun da seyircisi olmayacaktır. "Bizde sadece Kürtçe yok" mesajı vermek için araya attırılan Arapça ve Boşnakça yayını izleyen çıkar mı, emin değilim.. "Buldun da bunuyor musun" denmeyeceğini bilsem, "Keşke Avrupa Birliği için durumu kurtarmak amacıyla harekete etmek yerine daha işlevsel bir yayın için kollar sıvansaydı" temennisini gönül rahatlığıyla dile getirirdim.
|