İmajıma dokunma
Mahsun Kırmızıgül yeni albümünde kendine şekil yapınca albümünün müzikal içeriğinden çok bu tarafı konuşulur oldu... Anlayacağınız müzikal anlamda ortaya konan emekten çok saç modeli ve giyim tarzı gündem oluşturdu. Bu malum olan öbür taraf kendiliğinden mi oluverdi yoksa Mahsun mu böyle istedi? Bunu anlamak hiç de zor değil. Tabi ki Mahsun istedi... Ancak görsel duruşu, müzikal duruşunun önüne geçti... Kimse öncelikle Mahsun'un yeni albümünden herhangi bir şarkısını konuşmuyor... Konuşulan şey onun -adı imaj diye telaffuz edilen- yeni hali... Sadece Mahsun değil, popüler kültürün tüm örnekleri aynı yoldan gidiyorlar. Yeni albüm piyasaya çıkmadan önce yapılanlar malum uygulamalar... İmaj maker'lara teslim edilen popüler kimlikler, yeni ve çarpıcı görsel duruşlarıyla yaptıkları işin görsel yanını cazip kılıyorlar. Buraya kadar her şey doğru... Ama her zamanda doğru sonuç vermiyor. Aslında kimin neyi nasıl yaptığına bakmak lazım. Arabesk kültürün yeni kuşak yorumcularının değişen ve gelişen Türkiye'nin yeni yüzleri olarak duruşları çok önemli. Eğer ki arabesk- fantezi diye nitelenen ve zaman zaman da türkü yorumları ile bu sektörde var olan sanatçıların radikal değişimler yaşamaları finalde sükut-u hayal yaşatır. Bu kulvarın önceliği hedef kitlenin beklentileri açısından şarkılardır. Onlar saça, sakala, kıyafetin markasına bakmazlar... Şarkıya bakarlar. "A ne kadar yakışıklı adam, ne de güzel giyiniyor" söyleminin arabesk-fantezi arenasında yeri yoktur. Popüler kültürün pop müzik diye tarif edilen diğer kulvarına bakınca durum farkı... Orada şekil yaparsan daha çok yer edinirsin ama bu tarafta pek şekile takılmayacaksın. "Alem Buysa Kral Benim"den bugüne kadar gelinen yolda, halkın beklentilerinin neler olduğu ve bu beklentilere nasıl yanıt verildiği şöyle bir hatırlanırsa, eminim haklılığım da belgelenmiş olur. Kabul görür olmak çok önemlidir... Her meclisin de kendine özgü bir kabul görürlüğü var. Arabesk-fantezi meclisinin kabul görürlüğü ise daha da muhafazakar bir yapı içeriyor. Şarkılarınızın söylemi ve o söylemin ulaşmak istediği hedef kitle ile imajınız bir bütün olmak zorunda... Maldiv adalarında çok güzel bir sarışının vücut kıvrımlarının estetiğini çerçevelemek, Etiler ve Nişantaşı kültürünün zaten yabancısı olmadığı ve bizzat yaşadığı bir hikaye... Ama bu ülkenin kırsalında ve büyük şehirlerin varoşlarında o sarışının vücut kıvrımlarının estetiği aile meclisinde televizyon ekranını kapatma gerekçesi... İşte yol ayrımının keskinliği bu denli acımasız. Şu duyguya dikkatinizi çekerim... "O da bizi terk etti, artık bir başka sınıfın adamı". Son derece tehlikeli bir durum değil mi? Halbuki bu meclis erbapları bizden olma duygusunu, dinledikleri sanatçının albümünü satın alarak güçlendirirler. Ona her hali ile sahip olurlar. Bu ise saygı duyulacak türden... Şimdi size bu saygıyı yıllardır hak eden ve arabesk-fantezi biraz da türkü kokan dört isim telaffuz ediyorum. Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses ve İbrahim Tatlıses... Onlar bir önceki kuşağın starları ve yeni kuşağın dikkatle incelemesi gereken dört isim. Ne görsel ne de müzikal duruşlarında hiçbir sapma olmadı. Ait oldukları meclisin erbapları, onlar için hiçbir zaman "O bizi terk etti, artık başka bir sınıfın adamı" demedi... Onların albümleri bağlı oldukları meclisin vazgeçilmezi oldu... Hani bir reklam filminde bir slogan vardı, "İmaj hiçbir şeydir, susuzluk her şey" diye... Siz istediğiniz kadar imaj yapın, eğer albümünüzde susuzluğu giderecek şarkı ya da şarkılar yoksa...
|