Beni bu havalar mahvetti!
Yaz geldi diye sevindik ama boşuna, hevesimiz kursağımızda kaldı. Her sabah uyandığımda, penceremden güneş yoklaması yapıyorum. Yani bizimkinin artık tam zamanlı mesai yapacağı günler bugünler, bakalım orada mı, ışığıyla, sıcağıyla bize gülümsüyor mu? Bir sabah gülümsüyor, güldürüyor, iki saat sonra bardaktan boşanırcasına yağan yağmurla mesaiye erkenden paydos ediyor.
***
Cuma gününden ekipçek hem hazır, hem de heyecanlıydık. Çünkü ertesi gün Beyaz Bahçe'de sevdiklerimiz, sevenler, kısaca dostlarla nefis bir piknikle yaza merhaba diyecek, cumartesi günü ateşini yakacaktık. Hafta boyu yağan yağmurlar bizi yıldırmamıştı, zaman zaman "acaba" diyorduk, "pikniğimize de yağmur karışır mı?" Sevgili Didem sürekli meteorolojiyi aradı. Aldığı cevapla çok rahatladık. "Cumartesi tüm gün hava açık, akşam üstüne doğru ise yüzde 50 yağış olabilir, yüzde 50 olmayabilir" tamamdı, organizasyonumuzu gerçekleştirecektik. Cuma akşamı atv'den çıkmadan her şeyi bir kez daha kontrol ettik, dostları teker teker aradık, "Yarın buluşuyoruz" hatırlatmaları yaptık. Eve dönüş yolunda içime bir kurt düştü. Gökyüzünde sabah havanın iyi olacağının müjdecisi yıldızları bulmak istedim. Ne fayda, her yer karanlık... "Hadi" dedim kendi kendime, Yine senaryo yazma, meteorolojiden daha mı iyi bileceksin."
***
Cumartesi sabaha karşı o gümbürtülere, yani bir nevi "sizin piknik iki seksen yatar" anlamı taşıyan şiddetli yağışa gözlerimi açtım. Saatleri saydım, ha durur, ha durur diye, ama sabah 10'u bulduğumuzda karar verdik. İptal etmeliydik. Yakılmayı bekleyen mangallar, atlanmayı bekleyen ipler, Vaçe'nin karpuz baskılı topu, Beyaz Bahçe'nin onca hazırlığı, her şey, hepimiz gerçek bir yaz gününü bekleyecektik. Sonbaharı çağrıştırmayan, sıcak, sıcak ve sıcak bir günü...
***
Dört gözle beklenen, günlerce özenilen organizasyon, yağmurun gazabına uğradı bir kere, ne yapalım, sağlık olsun, dedik. Sağlık da olmadı. Cumartesi akşamı halsizlik bastırdı, pazar sinemdeki hararet yükseldi. Geçen saatlerle hapşırıklar ve öksürüklerle ben de bölgesel yağış başlatmış oldum hanede... Pazartesi sabahı uyandım, kalkmak imkansızdı. Başımın ağırlığını, ağrısını anlatamam, yataktan kazıdılar. Salı yer yer hapşırıklı ve göğüs gürültülü şiddetli bir öksürük bünyeye hakim oldu. Çarşamba onca ilaç sayesinde üst solunum yollarımda hava mutedildi. Perşembe sabahı uyandığımda da fena sayılmazdım.
***
Bütün bunlar da, güneşe güvenip, serine yenilmekten oldu. Giydim ince tiril elbiseleri, şıpıdık terlikleri, düştüm soğuk algınlıklarına... Beni karabiber, zencefil, bal karışımları, limonlar, ıhlamurlar, adaçayları, gargaralar ve ilaçlar ayağa kaldırdı. Artık ağzımın payını aldım ya, içli içli bakıp, giyilmeyi bekleyen rengarenk terlikleri pas geçip, çoraplı ayakkabılı, hırkalı yağmurluklu çıkıyorum sokağa...
***
"İnce giyerim ince, pembe yakışır gence, insan bir hoş oluyor bu güneşi görünce" diyenler dikkat etsinler, yorgan döşeklik olmasınlar. Malumunuz güneş bugünlerde hayli yalancı..
|