Hahambaşılık'ta bir öğle buluşması
İyi ki Dört Kişiydik.. Ne zaman tek başıma bir kuruma "formel" bir ziyaret yapsam acayip gerilirim. Düşünsenize: Tüm dikkatler size çevrilmiş, tüm sorular size soruluyor ve siz nezaket cümlelerinin hepsini tek başınıza karşılamak durumundasınız. Topluluk içinde gösterilmek gibi bir şey! Sinmek, saklanmak ve gözlem yapmak istiyorsunuz ama olmuyor. Neyse ki Hahambaşılık'ta böyle olmadı, çünkü biz dört kişiydik: Sabah Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan, Yayın Koordinatörü Şule Talu, Mehmet Barlas ve ben.. İçimden "Oh be! Arada kaynarım" dedim. Öyle de oldu. Barlas Faktörü.. Bir formel toplantıda Mehmet Barlas varsa hiç düşünmeyin katılın, pişman olmazsınız. Sıkıcılığı baştan garanti toplantıları bile karşısındakileri hiç incitmeden yaptığı cesur esprilerle şenlikli hale çeviren Barlas, Hahambaşılık'ta da formdaydı ve "olası ağır hava"yı dağıtmayı başardı. İlk Ciddi Temas.. İsrail ve Yahudilik gibi derin çelişkilerin, sıcak tartışmaların ve büyük çıkmazların söz konusu olduğu kaotik alanda, benden bir cümleyle kendimi ifade etmem istense şu cümleyi kurarım: "İsrail saldırganlığına ve Şaron'a şiddetle karşı olduğum gibi Yahudi düşmanlığına da aynı şiddetle karşıyım". Yani sonuna kadar "Anti-Siyonist" ve yine sonuna kadar Yahudi düşmanlığının karşısında bir duruş. Böyle bir duruşa sahip olmama karşın bu zamana kadar bazı bireysel tanışıklıkların dışında Yahudi Cemaati'yle kurumsal bir ilişkim olmadı. Hahambaşılık'taki bu buluşma benim cemaatle ilk kurumsal buluşmam oldu. Biz Zengin Değiliz.. Türkiye'de 25 bin Yahudi kalmış! Birincilik işte bu cümlenin; çünkü öğle buluşmasında en çok bu cümlenin altı çizildi. "Biz sandığınız gibi öyle çok zengin ve güçlü bir cemaat değiliz" cümlesi ise vurgulamada ikinciliğe yerleşti. Maksatlı mıydı, değil miydi, eğer maksatlıysa amacı neydi.. Hiçbir şey anlamadım. Gerçekten.. Sorun: İsrail.. Yahudi olmak ama İsrailli olmamak! İşte bütün mesele bu.. Türk Musevi cemaatinin İsrail'le bir gönül bağı var, bunu inkar etmiyorlar ama bu gönül bağı nedeniyle İsrail'in yapıp ettiklerinin sorumlusu olarak gösterilmek de istemiyorlar. Türk Musevileri'nin bu zamana kadar hiç yaşamadıkları türden bir ikilem bu, nev zuhur bir sorun yani.. Bu yüzden bir çıkış yolu bulmaları gerekiyor. Benden Bir Öneri; Bilmiyorum belki susmam gerekiyordu ama dayanamadım ve "O halde siz de Şaron politikalarını kınayan açıklamalar yapın" dedim.. Bu önerinin karşısına Türkiye'ye özgü sorunlar çıktı. "Türk Musevi Cemaati" adına bir açıklama yapılamaz, çünkü böyle bir hukuki statüyü Türkiye tanımıyor. "Türk Hahambaşısı" tanınıyor ama o da dini bir merci olduğu için politik konulara değinemiyor. Böyle bir sorun var yani.. AKP'ye Sıcak Mesaj: Tam sıfatı "Türk Musevi Cemaati Türkiye Hahambaşısı Müşavirleri Başkanı" olan Bensiyon Pinto, AKP hükümetinden çok memnun olduklarını söyledi. Erdoğan'dan, Gül'den söz ederken "Allah razı olsun" ibaresini hiç ihmal etmedi.. Bence samimiydi.. Başkan Değişiyor: Bir de haber var işin içinde.. 15 gün sonra Bensiyon Pinto görevini bırakıyor. Yerine kimin geçeceği belli gibi: Daha genç bir isim Silvyo Ovadya, muhtemelen cemaatin başkanı olacak. Ovadya, halen Türk Musevi Cemaati'nin sözcülüğü görevini yürütüyor.
|