Zeynep'in anıları Özal'ın kemikleri
Eğer biri çıkar da "Zeynep Özal, anılarını kitap yaparak ölmüş babasının kemiklerini sızlattı! Adama sağlığında çektirdiği yetmemiş gibi şimdi de mezarında çektiriyor. Zaten merhum ne çektiyse ailesinden çekti. O dört dörtlük bir mümindi ama maalesef ailesiyle baş edemedi. Eh, ne yapsın adamcağız! Evlat bu! Atsan atılmaz, satsan satılmaz" derse, karşısında beni bulur.. Çünkü bu tür yaklaşımlara kelimenin tam anlamıyla gıcık oluyorum. Ne bileyim, belki de "Kendisi pırlanta ama etrafı kötü" siyasetçi hikayelerini dinlemekten artık bıkmışımdır. Bu yüzden işte buraya yazıyorum: "Turgut Özal çok iyi bir siyasetçiydi, dört dörtlüktü ama ailesi adama çok çektirdi" tarzındaki yaklaşımların benim açımdan hiçbir değeri yok!
*** Ayrıca Turgut Özal, sağlığında hiç de öyle eşinden ve çocuklarından "çeken" birine benzemiyordu.. Aksine merhum, eşi ve çocuklarından son derece memnun ve razı görünüyordu. Hiç eşinden çok "çekmiş" bir başbakan, eşinin başını çektiği "Papatyalar" adı verilen o tuhaf kadın grubunun yaptığı etkinliklerin açılış törenlerine katılır mıydı? Hiç eşinden çok "çekmiş" bir lider, onu ANAP İstanbul İl Başkan adayı yapar mıydı? Hadi diyelim ki eşinin ve çocuklarının ufak tefek "yaramazlıkları" karşısında elinden bir şey gelmedi, skandal çıkmasın diye sustu, kan tükürdü kızılcık şerbeti içtim dedi, peki durumun böyle olduğuna dair neden en küçük bir imada bile bulunmadı da tam tersi davrandı? Bunun bir yanıtı var mı? Yıllarca merhumun yanında yer almış muhafazakar isimlerin bugünlerde anlattıkları "Özal bir gün bana eşinden ve kızından neler çektiğini anlattı ve ağladı" hikayelerinin de pek bir kıymeti yok. Çünkü merhumla birlikte çalışmış liberal isimler de "Turgut Bey, Semra Hanım'a pek düşkündü, onsuz bir hayat düşünemezdi" gibi hikayeler anlatıyorlar. Sonuç? Sonuç şu: Muhafazakarların yanında 'yakınmacı', liberallerin yanında 'halinden memnun'.. Malum rahmetli pragmatistti.
*** Şimdi gelelim sadede: Zeynep Özal, aslında tam da babasının kızıdır. Her şeyden önce o, "Televole" olgusunun erken dönem öncüsü sayılmalıdır. Düşünün: Daha ortalıkta doğru dürüst bir Etiler barı ve de magazin medyası yokken Zeynep Özal, bu olguların ilk habercisi olmayı başarabilmiştir. Ve yine henüz doğru dürüst bir skandalla tanışamamış olan güzel Türkiyemiz, onun sayesinde destansı skandallara kavuşmuştur. İstanbul Gelişim Orkestrası'nın bateristine kaçmalar, davulu delen Jaguarlar filan.. Daha "ortalık yıkılıyor" tabiri icat edilmemişken bunların her biri ortalığı yıkmıştı. Hadi daha açık söyleyelim: Bugün yozlaşma ve dejenerasyon diye yakındığımız olayların başlangıcında bir Zeynep Özal faktörü vardır. Ve o, bu işi ANAP'ın açtığı yoldan ilerleyerek başarmıştır. İşte tam da bu yüzden "babasının kızı"dır.
|