19 Mayıs'ın gölgesinde
Önceki hafta sonu, 'Gençlik Cephesi'ni temsil eden bir arkadaşla görüştük.. Daha konuşmamızın başlarında, düzenleyecekleri 'Yaşasın Bağımsız Türkiye, Yaşasın Cumhuriyet Üniversiteleri' miting ve yürüyüşü için destek bekledikleri düşüncesiyle erkenden açıklık getirmek istedim: -Bazı çekincelerim var.. Sorun 'ulusalcılık' ise, sizden geride olmadığıma inanıyorum. Ancak Gençlik Cephesi'nin hem sol, hem de sağ kanadı ile gerek ideolojik çerçeve açısından, gerekse sergiledikleri genel tutumlar açısından hemfikir değilim. Sebebi de şu: Milli meselelerde sergilenen sağ-sol gençlik dayanışması, ortaya ancak bir avuçluk topluluklar çıkarabiliyor, bu da 'marjinal' bir resim oluşturuyor.. Böylece milli meseleler ister istemez sadece 'marjinal' çevrelerin derdi haline geliyor, toplumun geneli için umursanmaz birer 'mevzu' niteliği kazanıyor, gündemin kenarında bir vızıltı olarak kalıyor.. Hele YÖK'e dolaylı biçimde de olsa sahip çıkmak anlamına gelecek bir etkinliği akılcı bir ulusalcılık saymam hiç mümkün değildir. Tabii ki tam değil ama aşağı yukarı bunları söyledim. Genç arkadaş doğal karşıladı. -Bizim için önemli olan etkinliğimizin duyulmasına katkıda bulunmanız. Tabii ki değerlendirmelerinizi özgür düşüncelerinize göre yapacaksınız. Devrimci bir gençten böyle 'demokrat' bir tepki almak hoştu. Birlikte bazı eylemler düzenledikleri ülkücüler de herhalde aynı anlayışı esirgemezler. Verdiğim söz gereği, yarınki etkinlikleriyle ilgili düşüncelerimi açmak istiyorum: 19 Mayıs gününün, en azından bizim toplumumuz için 'direnç simgesi' olarak önemini inkar edecek vatandaşımız herhalde yoktur. Ülkemizin en sıkı 'küreselci düzenek' gönüllüleri bile hiç değilse nutuk zamanlarında, 'Gençlik Cephesi'nden farklı bir '19 Mayıs' değerlendirmesi yapmazlar. Lafa sıra geldiğinde Atatürkçülük ve 'ulusalcılık' konusunda kimsenin ötekinden aşağı kalır yanı yok.. Eylem ve sürekli tavır gerektiğinde ise yalnızca 'idealist' gençler devrededir. Arada 'YÖK yasası' gibi vesilelerle 'cephe'de yapay bir genişleme olmakta, '28 Şubat ruhu' sahne almakta, mesela AB konusunda karşıt olanlar bile sırf İslami bir 'belirtinin belirtisi' var diye ittifak kurabilmektedir. Böylece, şu veya bu kesimin bir öteki ile herhangi bir mesele etrafında işbirliği yapması salt 'taktik' anlamla sınırlı kalmakta, dolayısıyla içtenlik katsayısı her an sorgulanmaya açık bulunmaktadır. Şüphesiz ki dün birbirlerinin boğazlarını sıkan 'devrimci' ve 'ülkücü' gençlerin hiç değilse belirli bir kesiminin bazı alanlarda işbirliği içine girmeleri, gelecekte yeniden sıcak çatışma ortamına sürüklenmeyecekleri yolunda küçük bir teminat bile teşkil edebilse, toplumumuz için büyük hayır demektir. Bununla birlikte, isim zikredilerek şu veya bu yazardan 'hain' diye söz edebilen bir miting bildirisini 'Üniversite Gençliği'ne yakıştırmam mümkün değil. İstedikleri kadar kendilerini 'Gençlik Cephesi' ilan etsinler, bu yaklaşımla asla bir kitle hareketi geliştiremezler, yalnızca sıradan bir 'örgüt' düzeyinde kalırlar. Ayrıca düzenleyicilerin büsbütün tek sesli görüntü vermesi, ısrarla üzerinde durduğum 'marjinal' kemikleşmeyi belgeliyor. ('Çağırıcı Öğrenci Konsey ve Toplulukları' neredeyse tek adres gibi durmakta: Ankara Üniversitesi Öğrenci Konseyi, A.Ü. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu, A.Ü. Fen Fakültesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu, A.Ü. Hukuk Fakültesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu, A.Ü. İletişim Fakültesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu..) Kitlelerin sahip çıkabileceği, hatta sahip çıkmak zorunda olduğu konu ve meseleleri bu çeşit etkinliklerle üstlenmek, eminim ki, üstlenenlerin amacına hizmet etmemektedir. Hele 'Bağımsız Türkiye' isteği ile, YÖK destekçiliğini aynı mitingin ikiz konusu yapmak, milletin çoğunluğuna 'sizi umursamıyoruz' demektir. Çünkü bu etkinliğin temel yaklaşımında imam-hatipleri, dolayısıyla da dindarları dışlamak vardır. Oysa arzulanan bir kitle direnci ise din, en son dışlanacak olgudur. İster yoksulluktan, ister gizli veya açık esaretten kurtulmak için mücadele verin, toplumunuzda yerleşik dini inancın heyecan desteğini arkanıza almadığınız sürece nereye varabilirsiniz? Hele demokrasi şemsiyesi altında dini istismar edenler bunca etkin ve güçlü iken!
|