'Vicdani ret' için bir umut doğdu!
Vicdani ret, yani "askerlik hizmetinden muaf tutulmayı talep etme hakkı", tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bizde de hukuk kuralı haline gelebilir mi? "Çok zor" dediğinizi duyar gibiyim.. Haklısınız. Burası Türkiye ve burada işin içine "asker" girdiğinde özen katsayısı kendiliğinden artar. Biz milletçe "hazır ol"a yakın dururuz.. Gerçi bu "benimsenmiş bir duruş" mu, yoksa durumu idare mi ediyoruz, işte bunu tam olarak bilmek imkansız. Çünkü iki olay da aynı anda olur bizim ülkemizde: Bir yandan Esenler Otogarı, hiçbir ülkede yaşanmayacak asker uğurlama görüntülerine sahne olur, bir yandan da 'bedelli askerlik çıksın' diye lobi yapmak üzere kurulan İnternet siteleri 'tıklama' rekoru kırar.. Dolayısıyla Türk milletinin "ordu millet" olduğuna dair saptamaların üzerine hiçbir zaman balıklama atlamamak, bu tür yakıştırmalardan alabildiğine uzak durmak gerekir.
*** Ama dediğim gibi, haklısınız, bizde "vicdani ret" diye bir şeye geçit verilmez. Bu kanıya sahip olmak için, 80'li yılların sonunda birkaç gencin Batılılar'dan özenerek vicdani ret için yaptıkları cesur girişimlerin sonunda kendilerini bir hapishane hücresinde bulduklarını bilmeye gerek yok.. O birkaç gencin başına gelenlerin haber bile olmadığı bilgisi de 'haber değeri' taşımıyor, farkındayım. Zaten o deneyimin ardından "Ben vicdani ret hakkı istiyorum" diye ortaya çıkan da kalmadı. Bence bu bizim için bir tabu konu! O alana dokunulamaz: Avrupa Birliği'ne girsek de böyle, girmesek de.. Bu ülkede her kural değişir, mesela yazarlar kitapları nedeniyle cezaevine girmezler, yani bu bile olabilir, ama yine de "vicdani ret" hakkı tanınmaz.. Benim yaklaşımım bu..
*** Belki bir tek dünkü Akşam'da Coşkun Kırca'nın yazdıklarından bir "çıkış yolu" yakalanabilir. Bakın ne diyor Kırca: "Türk toplumunun gözünde, vatan savunması kutsal bir kavramdır. Toplumumuzda askerlikten kaçmanın büyük bir şerefsizlik sayılması bundandır. Türk halkı, oğlunu askere göndermeyi bir bayram havası içinde kutlamayı adet edinmiştir." Kırca, bu saptamaları yaptıktan sonra can alıcı cümleyi şöyle kuruyor: "Benimsense bile Türk toplumunun gözünde vicdan itirazı (vicdani ret), şerefli ve geçerli bir davranış olarak görülmeyecektir." Nasıl? Bir çıkış yoluna işaret etmiyor mu bu yazılanlar? Bu yazılanları doğru kabul edenlerin, vicdani ret hakkını derhal tanımaları gerekmez mi?
|