Peki seni kim içine sindirecek?
Bilmiyorum sizde de aynı çağrışımı yapıyor mu? Biri ne zaman "içime sindiremiyorum" dese, benim aklıma hemen o cehennemi günlerin sembolleri gelir: Liderler zirvesi, hastane koridorları, Arjantin olmak, anayasa kitapçığı, Rahşan Hanım, yazar kasa, esnaf eylemleri.. Tıpkı, Erbakan'ın "kerhen" sözcüğünün üzerindeki tozları silkeleyerek yeniden yaygınlaşmasına neden olması gibi Ecevit de "içime sindiremiyorum"u diline pelesenk ederek tedavüle sokmuş ve özelleştirmişti.. Ve artık o gün bugündür ne zaman biri "içime sindiremiyorum" dese akla kaçınılmaz olarak Ecevit geliyor.. Akla Ecevit gelince de yine kaçınılmaz olarak o cehennemi günler anımsanıyor.. Yani yapacak bir şey yok.. Bu nedenle Türkiye Barolar Birliği Başkanı'nın "İmam-hatip mezunu başbakanı içime sindiremiyorum" şeklindeki açıklamasının "içime sindiremiyorum" bölümü bende kasvet duygusu yarattı.
Bir de işin "şıklık" tarafı var.. Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atandığında tescilli CHP'li olduğu ortaya çıkan Türkiye Barolar Birliği Başkanı'nın, biraz şıklık kaygısı gütmesini, biraz 'cool' davranıp, CHP'li değilmiş gibi yapmasını beklerdim.. Ama nerede? Partizanca davranışını saklamak için en küçük bir kaygı duymuyor, tam tersine her daim öne çıkarmak için gayret sarf ediyor. Çünkü o tam bir alaturka! CHP'li değil de AKP'li olsaydı, bu sefer de hükümete ölçüsüz övgüler düzecekti, bu kesin! Çünkü burada sorun, onun hangi ideolojik kampa müntesip olduğuyla ilgili değil, olaylara yaklaşım biçiminde! Kaba saba ve özensiz tarafgirlik, sadece bir kesime özgü değil ki! Barolar Birliği Başkanı için "o tam bir alaturka" derken ne yaptığımın farkındayım. Geçenlerde yazmıştım: Türkiye Barolar Birliği Başkanı sıfatıyla Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde Cumhurbaşkanı'nın huzurunda "İmam-hatip liselerinde felsefe ve mantık dersleri okutulmuyor!" diye konuşma yapmıştı. Kendisine imam-hatip mekteplerinde açıldığı günden beri felsefe ve mantık dersleri okutulduğunu, bu okulların en popüler derslerinin felsefe derslerini olduğunu hatırlattım. Ama o çıkıp, "Yanlış yaptım, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oldum, bilimsel davranmadım, konuya ideolojik yaklaştım, beni dinleyenleri yanılttım, özür dilerim" demedi, diyemedi. Yani böyle bir alaturkalık da var işin içinde..
Madem kapı aralandı, bana da hak doğdu. Ben de sürekli bilimsel bilginin öneminden söz eden ama bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan Barolar Birliği Başkanı'nı içime sindiremiyorum. Barolar Birliği gibi benim haklarımı "adalet" ve "hukuk" adına savunacak bir kurumun başındaki kişinin, bütün enerjisini benim haklarımı kısıtlamak için harcamasını içime sindiremiyorum.
|