| |
İstanbul nasıl bir kent?
Meğer ne çok mağdur varmış.. İstanbul'da hava karardıktan sonra aracının içinde çanta, pardösü, paket gibi cazip eşyalar bıraktığın zaman yandın.. Bırakın aracınızı park etmeyi.. Çantayı sağ ön koltuğun üzerine koyun, gece Taksim civarındaki herhangi bir kırmızı ışıkta durun bakalım neler oluyor.. Ben hâlâ gece 12'den sonra Beyoğlu'nda dolaşmaya çekiniyorum.. Trene binmeye korkuyorum.. Kırmızı ışıkta durunca bile tedirgin oluyorum.. Bir tinercinin, bir hapçının saldırısına uğramamak için kendimce her türlü önlemi alıyorum.. Kimle konuşsam bir olay anlatıyor.. İstanbul'da sanki arabası, işyeri, evi soyulmayan, kapkaça uğramayan, tinercilerin tehdidiyle karşılaşmayan hiçbir aile yok.. İstanbul sanki korku kenti olmuş.. Peki böyle mi? Aslında değil.. Eğer istatistikler doğruysa, rakamlar çarpıtılmamışsa, doğru dürüst tutulmuşsa, olaylar gizlenmemişse İstanbul güvenli kentlerden biri.. Bir yılda soyulan ev sayısı 4 bin 600.. İşyeri sayısı 1368.. Çalınan oto sayısı 15 bin 780.. 2188 kapkaç, 5211 gasp olayı var.. 10 milyonluk metropol için normal değil mi? Ama bakıyorum çoğu kişi şikâyetçi.. Arabası soyulanın haddi hesabı yok.. Gücü yeten güvenli diye sitelerde oturmayı tercih ediyor.. Emniyet kayıtlarına göre İstanbul'da sabıkası olan 400 bin hırsız var.. Her gece 2 bin kişinin 'işe' çıktığı tahmin ediliyor.. İnsan rakamlara bakınca bir terslik var diye düşünmeden edemiyor.. Günde 2 bin kişi hırsızlık yapmak için kolları sıvarsa bu kadar az olay nasıl olur? Yoksa hırsızlar mı beceriksiz? Hayır, değil.. Küçük çaplı soygunların, teyp hırsızlığı, cam kırarak arabanın içinden eşyanın çalınması gibi suçların istatistikleri tutulmuyor.. İşte herkesin şikâyet ettiği konu da bu.. Polise göre her gece en az 150-200 araç bu tür bir tecavüze uğruyor.. Diyorlar ki.. 'Bakıyorsunuz Bakırköy'de bir gecede 100-150 araç soyuluyor.. Sonra günlerce tek tük olayların dışında soygun olmuyor.' Demek ki çeteler bölge bölge dolaşıyor.. Deprem gibi bir şey.. Hani depremden sonra küçük artçılar olur sonra uzun bir sessizlik dönemi başlar ya aynen böyle bir şey.. Peki, insanlar korkuyu abartıyor mu, yoksa İstanbul sokakları, özellikle belli bölgeler gece tehlikeli mi? İkisi de.. İstanbul'da tinercilerin, hapçıların saldırısına uğrama riski var.. En üst düzey komando eğitimi alan SAT subayı bile bıçaklanarak öldürüldüğüne göre, sıradan insanlar ne yapabilir ki?. İşte bu tür olaylar duyuldukça korku katsayısı artıyor.. Abartıya kaçılıyor.. Problem şu: İnsanlar bu tür bir saldırıya maruz kalınca, polisin hemen müdahale edeceğine pek inanmıyor.. Polis müdahale etmiyor demiyorum.. Ediyorsa da 'anında olay yerinde olurum' görüntüsü vermiyor.. Karakola düşen kişiye o anki duyguları düşünülerek hitap edilmiyor.. Olay polis için sıradan olabilir ama maruz kalan kişi için böyle değildir.. O kişi için dünyanın en önemli olayıdır.. Emniyet görevlilerinin olayın bu boyutunu da çok ciddi düşünmeleri gerekiyor..
|