|
|
|
|
|
Her şey devlet sırrı olacak.
|
|
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı Direktörü Şerif Sayın, yeni devlet sırrı yasa tasarısının şeffaflığı karartacağı görüşünde. Sayın, "Tasarı herkese, 'bu devlet sırrıdır' deme gücü veriyor" diyor.
*** Her şey devlet sırrı olacak
TESEV Direktörü Dr. Şerif Sayın, "Yeni devlet sırrı yasa tasarısını inceledim, pek iyi değil" diyor. "Tasarı hemen herkese bu devlet sırrıdır deme gücü veriyor" Sayın'a göre şeffaflaştırmamız gereken sektörlerin başında savunma geliyor. "Askerin siyasetçiye güvenmesi, siyasetçinin çekince duymaması gerek" "Savunma konusunda hiçbir şey bilmiyoruz. Nedir bu memleketin dış tehdidi? Nasıl bir önlem alacağız? Bunun için kaç para harcayacağız? Bilmiyoruz..
Bugünkü konuğum Türkiye Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (TESEV) direktörü Dr. Şerif Sayın. Kamu yönetimi uzmanı olan Sayın, Türkiye, İran, Ürdün, Endonezya, Tayland, Letonya, Makedonya ve Moğolistan'da Dünya Bankası'nda çalışmış. Bütçe reformu ve mali saydamlaşma hakkında birçok çalışması var. Geçen hafta Ankara'da TESEV'in ev sahipliğini yaptığı bir davet verildi. Davet "Güvenlik Sektörünün Parlamenter Denetimi" başlığını taşıyordu. Aynı toplantıda bir de kitap tanıtıldı, "Türkiye'de savunma harcamaları ve ekonomik etkileri." Sayın ile güvenlik kelimesinin değişimini, savunma sektörü hakkında ne bilip ne bilmediğimizi ve "Devlet Sırrı" kavramını konuştuk.
DIŞ GÜVENLİĞİN ÖNEMİ * Güvenlik ne demek? Eskiden neydi, şimdi ne oldu? Olaya iki aşamada bakabilmek mümkün. Bir, insanın güvenliği, iki devletin güvenliği. Devletin güvenliği ne demek? Dış sınırlarının korunması, saldırıya maruz kalmamak, caydırıcı gözükmek. Devletin güvenliğinin bir ikinci aşaması daha var o da devletin temel ilkelerinin güvenliği. Yeni güvenlik kavramına baktığımız zaman, dış güvenlik yani devletin dış düşmanlardan korunuyor olması daha önemsizleşiyor.
* Neden? Çünkü artık ülkeler bunları uluslararası garantilerle sağlıyorlar. Türkiye'nin komşularından herhangi birinin Türkiye'ye saldırabileceğini düşünemiyorsunuz artık. Türkiye öte yandan dünyayı koruyan ülkelerden biri. Afganistan'da gücü var, Balkan'a gidiyor zaman zaman. AB Savunma Projesi'ne dahil etmek istiyor, ABD ile ilişkiler ortada. Yani artık dış güvenlik eskisi kadar önemli değil.
* Soğuk savaş döneminden sonra her ülke savunma harcamalarını büyük oranda azalttı. Bush ve Amerika'dan bahsetmiyorum tabii. Bizde durum nedir? Bilmiyorum bir değişiklik var mı yok mu. Toplam savunma harcamalarımızı bilmiyoruz. Bilmekten öte değerlendirme yapmamız gerekir. Nedir memleketteki dış tehdit? Bu tehdide karşı kendimizi nasıl koruyacağız? Bunun oturulup tartışılması gerekir.
* Diğer ülkelerde durum nasıldır? Her ülkeyi kendi içinde değerlendirmek gerekir, Türkiye hiçbirine benzemez. Örneğin ben Gürcistan'ın bize saldıracak hali olduğunu düşünmüyorum ya da Kürdistan bize karşı bir tehlikedir diye de düşünmüyorum.
SAYDAMLIK SAĞLANMALI * Ama birileri öyle olduğunu düşünüyor. Doğru birileri düşünüyor çünkü benden çok şey biliyorlar. Devletin güvenlik olayında en büyük derdi vatandaşla arasında bilgi asimetrisi olmasıdır.
* Ne demek bu? Şu demek. Bürokrasi yaptığı işi siyasetçiden iyi bilir. Siyasetçinin bildiğini vatandaş bilmez. Bu bilgileri vatandaşa taşımak için sivil toplum örgütleri ve medya vardır. Yani işin içinde olan o işi daha iyi bilir. Her kurum da kendi hesabını verir. Saydamlık böyle bir şeydir zaten. Bürokrasiden siyasete, meclisten halka bu saydamlık yürümelidir.
* Böylesine bir saydamlık savunma alanında uygulanabilir mi? Güvenliğin diğer alanlardan farkı nedir ki? Savunma konusunda hiçbir şey bilmiyoruz. Nedir bu memleketteki tehdit? Bunun için ne kadar harcama yapacağız? Bunların konuşulması lazım. Demokrasi bu demektir. Türkiye'de birileri çıkıp "Ben senin adına bir şeyler yapıyorum, ben her şeyi biliyorum" diyor. Askeri bürokrasi siyasete güvenmiyor. "Bu siviller ne anlar bundan? Bunların üstüne vazife mi? Ben burada ne yapıyorum, müteşekkir olsunlar. Ne demek hesap sormak? Ben Cumhuriyet'i kurmuşum" gibi bir zihniyet var. Siyasetçi de askere çekinceyle bakıyor. İyi hoş da demokrasi geliştikçe bu ilişki biçiminin kalkması lazım.
* Ama güvenlik deyince işin içine sır giriyor. Devlet sırrı denilen bir kavram var. Evet doğru. Ankara'daki konferansta bir milletvekili dedi ki, "Devletin gece kadar karanlık işleri vardır." Vardır tabii ama aydınlık işleri de vardır. Alanın tümünü karanlıkta bırakmamak gerekir. Örneğin savunma bütçesinde 10 milyar dolar daha az harcasak caydırıcılığımızı kaybeder miyiz? Sorunun cevabını bilmiyorum. Sürekli Awacs alıyorlar. Ne için? Niye milyarlarca dolar harcıyorlar? Sadece savunma için mi?
* Başka ne için olabilir? Bilmiyorum, bilmiyoruz.
* Devlet sırrı kavramı demokrasilerde nasıl işler peki? Bakın size 5 sayfa vereceğim. O 5 sayfada yazılanlar devlet sırrıdır. Geri kalan hiçbir şey sır değildir. Tüm devletlerdeki ortak kullanım budur.
* Peki bizde nasıl? Bizim devlet sırrı yasamız daha yok. Bir yasa taslağı hazırlanmış. Yakından inceledim, bana hiç iyi gelmedi. Öyle bir taslak ki hemen herkese "Kusura bakma bu sır ve sırları sana veremem" cümlesini söyleyebilmek için güç veriyor.Özellikle kamu idaresine veriyor. Yani şeffaflaşmamız gerekirken tam tersi oluyor. Vatandaşın bilgi edinme hakkını elinden alıyor.
* Bu 5 sayfa o tasarıda yok mu? Yok. Sırrı tanımlıyor, süreci tanımlıyor ama neyin çok gizli olduğunu açık seçik anlatmıyor. Bütün dünyadaki listeleme bizde yok. Ayrıca idareye neyin sır olduğunu belirlemek konusunda biraz fazla ihtiyari yetki dağıttığını düşünüyorum.
* TESEV Türkiye'de Savunma Harcamaları ve Ekonomik Etkileri diye bir kitap çıkardı. Önsözünde İlter Türkmen'in yazısı var. Türkmen Türkmen diyor ki Türkiye, Rusya'yı bir kenara koyarsak NATO'da ABD'den sonra en fazla asker sayısına sahip olan ülke. Şimdi sormuyoruz kendi kendimize bu kadar çok adamımız var ama teknolojimiz var mı onları değerlendirecek? Alınan silah ve insan miktarı birbirine optimal dengede mi, bilmiyoruz. Hangi kaynaklara ihtiyacımız var, hangi teknolojiyi kullanmamız gerekir bunlardan da bihaberiz. Demin de söylediğim gibi neden Awacs alıyorlar? Bunca parayı eğitimde, sağlıkta, kültürün korunmasında kullanamaz mıyız?
* Bunu sormak herhalde meclise düşüyor. Elbette. Bir milletvekilin en doğal hakkıdır bu. Vatandaşı böyle temsil edecektir.
SİVİL TOPLUMUN SESİ CILIZ * En son çıkan yasayla, Sayıştay savunma harcamalarını denetleyecek ama... Sayıştay'ın denetleyeceği bölüm mallarla ilgili olanı. Yani üniforma, sabun, deterjan alınıyor, askeri bina falan yapılıyor. Onlar işte. Askeri harcamaların önemli bir bölümü de bütçe dışında olan bölümü. Savunma Sanayii Destekleme Fonu var, kendi özel fonları var. Esas bilgi akışının sağlanamadığı yerler oralar. Meclis bilmiyor, askerin de tüm tabloyu bildiğini düşünmüyorum.
* Kim biliyor peki, kim kontrol ediyor? Türkiye'nin birçok cebi vardır. Tüm ceplerinde ne kadar kaynak var onu bile bilip bilmediklerinden emin değilim. Belki Başbakan ya da Savunma Bakanı söz sahibi ama her zaman tepesinde siyasi erk var. Dünyada da devlet sırrı işler için kullanılacak kaynaklar bütçeden tahsis edilir, onlara hesap soran mekanizmalar da kapalı çalışır. Bazen hesap da sorulmaz göz ardı edilir. Ama işte devlet sırır kanunuyla bunları iyi tanımlarsınız.
* Röportajın başından beri bilmediklerimizden bahsettik. Peki öğrenmek istiyoruz da engelleniyor muyuz? Yoksa istemiyor muyuz? Aslında öğrenmek istemiyoruz herhalde, böyle bir atalet de var. Sivil Toplum hareketleri de cılız. Örneğin, İslam Politikaları Merkezi'nin Eğitim Reformu girişimi var, yetersiz. TESEV, TÜSİAD'da bir sorgulama var ama yeteri kadar yoğun mu? Değil. Yani hep devleti eleştiriyoruz da sivil toplum işini çok mu iyi yapıyor?
İNSAN FAKTÖRÜ ÖNEMLİ * Ya meclis? Geçen yıl aralık ayında Maliye Yönetimi Kontrol Kanunu diye bir yasa geçirdiler. O kanunu niye TSK'ya uygulamıyorlar? Stratejik planlar, orta vadeli bütçeler, faaliyet raporları, maliyede saydamlık, hesap verme zorunluluğu, iç denetim... Her şey orada. Niye uygulamıyorlar?
* Niye, istemiyorlar mı? Öyle bir şey diyemem. Eğitim bakanlığı uyguluyor da savunma uygulamıyor da diyemem. O soruyu onlara soracaksınız.
* Türkiye'deki savunma harcamalarının ekonomiye olan etkisi nedir? Aslında bu soru için gelmiştim, en sona kaldı. Kısaca şöyle anlatayım. Türkiye'nin bir mali disiplin sorunu var. harcamalarımızı kısmak zorundayız. Kamu sektörünün önemli bir parçasını da güvenlik sektörü oluşturuyor. Şimdi herkes daralırken, önceliklerimizi değiştirmemiz gerektiğine inanıyorum.
* İhmal ettiğimiz önceliklerimiz nedir peki? Beşeri yani insana dair olanlar.İhmal edilen kamu hizmeti, edilmeyen devlet giderleri. Şimdi savunma burada kullandıkları kaynakları azaltır, gerçekten risk olan alanları az kaynakla yönetebilirse ülke olarak sosyal hizmetlere çok daha fazla kaynak ayırabiliriz. Olay budur. Sovyet Bloğu'nun yıkılmasından sonra ortaya çıkan, bir savunma bütçesi daraltıldı, iki bütçe açıkları daraltıldığı için sosyal hizmetlere kaynak sağlandı.
* Bu nasıl gerçekleşebilir? Daha az kaynakla cevap verebilir teknolojiler, harekat biçimleri geliştirilir. Kaynakların biraz devleti korumaktan insanı korumaya yöneltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu Türkiye'de nasıl yaparız? Bunun masaya yatırılıp tartışılması gerekir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|