Sait Faik yaşıyor...
Akşam üstleri Tünel'den Taksim'e doğru sol kaldırımdan yürürseniz, gözünüze dalgın, siyah gözlüklü, yüzü kederli, ama müthiş kederli, yüzündeki keder besbellidir, elle tutulacak gibi, yüzde donup kalmıştır pantolonu ütüsüz, ağarmış saçları kabarmış bir adam çarpar. Bu adamın, bu Beyoğlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki (daha doğrusu hali) size bu kocaman şehirde yalnız, yapayalnız olduğunu söyler. Bu adamın üstünden, başından da yalnızlık akar. Bu adam hikayeci Sait Faik'tir. Yaşar Kemal, Cumhuriyet gazetesinde 1953 yılının mart ayında Sait Faik'in fotografisini işte böyle çıkarıyor. 50. ölüm yılı Dün, Cumhuriyet döneminin çığır açan hikayecisi Sait Faik'in ölümünün 50. yılı idi. Peki, 50 yıl önce, 11 Mayıs 1954'te aramızdan ayrıldığında neler olmuştu? Aslında 1944'ten beri sirozdan mustariptir. Tehlikeli krizleri kimi zaman perhizle atlatır, kimi zaman hastanelerde tedavi olur. Bir süredir içkiyi bırakmasına rağmen ölümüne neden olan kriz, 5 Mayıs Çarşamba günü gelir. Yemek borusundaki bir damar çatlamış ve ağzından kan boşalmıştır. Hemen Şişli'deki Marmara kliniğine kaldırılarak tedavi altına alınır. Fakat beş gün süren tedavi hayatına ilaç olamayacak ve 10 Mayıs Pazartesi'yi 11 Mayıs Salı'ya bağlayan gece, sabaha karşı 02.35'te, daha 48. yaşının baharındayken dünyasına elveda diyecektir. Cenaze töreni 12 Mayıs 1954 Çarşamba günü yapılacak, Şişli Camisi'ndeki törenden sonra şiddetli bir yağmur altında Zincirlikuyu'da toprağa verilecektir. Baba misali bir sevgili... Ölüm öte yanda dursun, aramızdan ayrılışının 50. yılında hikayesi olan bir şiiri ile Sait Faik'i analım şimdi de... "Nektar", Beyoğlu'nda, zamanın şairlerinin uğrak yeri üç katlı bir meyhanedir. Salh Birsel ile Sait Faik sinemaya gitmediği zamanlar orta katta vakit öldürürler. Orta kata elli yaşlarında, Yani adında bir garson bakmaktadır. Yani, müşterilerinin masalarını donatırken gönüllerini de ihmal etmez. 19 yaşında, bebek gibi Rum kızı Aleksandra'yı Sait Faik'e Yani tanıştırmıştır. Fakat Aleksandra, Sait Faik'in yaşını öğrendiği zaman suratını asacak "Babam yaşındasın" diyecektir. Sait Faik ise bu söze alınmayacak, cevabı yapıştıracaktır: "Fena mı işte! Seni hem baba, hem ağabey, hem de sevgili gibi severim." "Bir Masa" şiiri Sait Faik'in işte bu aşkının izlerini taşımaktadır. Bir masa Bize bir masa ayır Yanakimu / Aleksandramla benim için / Bir masa / Üstü çiçeksiz / Örtüsü gazeteden / Şarabı aşktan / Hem hülyadan / Aleksandram mızıka çalsın / Siyaha çalar parmaklariyle / Güftesi bayağı şarkılar / Adi havalar / Meyhane acı zeytinyağı koksun / Sen hoşnud ol Yanakimu
|