| |
|
|
Süleyman Çakır beni aradı!..
Hani şimdi; 'Oktay aradı' diyeceğim "Hangi Oktay?" diye soran olacak. Oktay Kaynarca deseeem o kadar etkileyici olmayacak. Ben de; "Medyatik etki olaraktan popüler kimlik sanal manal da olsa, realden evladır" diyerekten 'Süleyman Çakır aradı' yazdım başlığa. Patır kütür Olaya dizinin mantığıyla bakılınca Çakır'ın gece aramaları hayra alamet olmuyordu malum. O; böylesi karanlık dakikalarda ne zaman telefon tuşlasa, ardından patır kütür adam gidiyordu öbür dünyaya. Lakin bu defa tersi oldu, bir hayat kurtardık beraberce. Muhtemelen duymuşsunuzdur da ben bir de kendi cephemden anlatayım mevzuu... Köprü üstü Saat sabaha karşı 02.00 suları. Cep telefonum çaldı açtım. Tanımadığım bir ses karşıdan gelen. Şöyle diyor; - Savaş Bey ben komiser falanca. Köprü üstündeyiz!.. - (biraz bozuk ataraktan) Allah mübarek etsin. Güverteye ne zaman iniyorsunuz?.. - Savaş Bey ben gerçekten de komiser falanca. Kusura kalmayın. Bir vatandaş Boğaz Köprüsü korkuluklarına çıkmış, atlamak üzere. Sizi istiyor. - ?!.. - Yani insanlık namına bir haber verelim size dedik. - (olayın ciddiyetini kavramış halimle) Aman komiserim ben gelene, yetişene kadar adam soğuktan donup ölür. Bir şeyler yapsanız siz!.. - Vallahi bilmem. Tutturmuş 'Savaş Abi gelsin. Sadece ona konuşur, ona teslim olurum' diyor. - Anladım. Tamam yani... Şey... Durun bi bakayım... Gelmem şartsa gelirim elbet... O panikte 12 gündür ilk kez geceyi evimde, nöbetsiz geçireceğim ya, ne mümkün.. Söylenerek hazırlanmaya başlıyorum. Elimi çabuk tutma telaşı da cabası. O sıra yeniden çalıyor telefonum. Bu kez daha tanıdık bir ses ama tam kaptıramıyorum o panikte. - Alo!.. - Alooouuu!.. - Efendim buyurun. - Savaş Abi ben Oktay.. - Hangi Oktay yav?.. - Kaynarca Abi. Oktay Kaynarca. - Haa!.. Merhaba evlat. Kusura bakma ya. Acil iş var da heyecandan alamadım sesini. Köprüye gidiyorum - Biliyorum Abi. Ben de burada köprünün ortasındayım. O atlamak isteyen arkadaşın yanındayım yani. Seninle konuşmak istiyor abi, telefona veriyorum... Sen değilsin ki!.. Dur mur diyene kadar sesi gidiyor Oktay'ın. Sonra adamın sesi geliyor. - Savaş Abii. Savaş Abi sen misin?.. - Evet benim kardeş buyur? - Yok abi sen o değilsin. O olsan daha şefkatli konuşurdun bana. - Hay Allah... Yahu vallahi benim. Ben oyum tallahi de!.. - Hah bak şimdi oldu abi. Bağırınca tanıdım. Abi gel buraya yoksa bırakacam kendimi aşağıya... - Dur dur duuur! Acele etme. Bak kardeşim gibi birini gönderdim önden. Oktay Bey'i gönderdim. Onunla görüş bu tarafa geç de. - Oktay Bey kim abi? Ben görüşmem kimseyle senden başka. - Ya... Oktay işte. Yani Çakır oğlum Çakır. Süleyman Çakır işte. O fırladı, önden geldi. Seni alacak, çözecek ne varsa. Sonra da bana geleceksiniz. - Ağabeyii... Aaaa! A aaa bi dakka... Aaaa hakkatten de Çakır bu yaaa... Abi güveniyim di mi ona? Bu adam harbi adam çünkünü. - Güven tabii. Neyse mesele hallederiz merak yapma. Sen atla şimdi o öbürkü tarafa, konuş onunla. Ver şimdi bakayım telefona sen Çakır'ı. - Tamam veriyorum abi. Hişşşt! Hişt Çakır Abi, bak Savaş Abi istiyo... Üçer beşer Sonra yine el değiştiriyor telefon. Yine Oktay'a geçince dediklerimi ona da söylüyorum. Belli ki inadı kırıldı, vazgeçecek intiharcı. - Şimdi kapatalım sen halletmeye çalış Oktayım. Bi de beni ara sonra ne olur olay bitince. Telefon kapanıyor ve stresli dakikalar geçiyor üçer beşer. Sonunda yine çalıyor, yine Oktay.. - Tamam Abi aldım adamı. Polis arkadaşların yanında, ekip aracında şimdi. AKUT gibi Biraz daha laflıyor sonra vedalaşıyoruz. Kendime kalınca bakıyorum ki sevindirik olmuşum. İçten içe. "Yaşasın" çekiyorum. Mırıltıyla; "Yaşasın Çakır'la el ele verdik. Vatandaşı indirdik..." diyorum odanın ortasında. Bir nevi "Light AKUT gibi gibi bir şey olduk yazacağım da, Çakır light lafından gıcık kapar diye tırsıyorum. He he heee!.. NOT: Yukarıda anlatılanların tümü asla hayal ürünü olmayıp. Tamamen gerçek hayattan alınmıştır..
|