|
İsrail'in geleceği yok
|
|
Sadece Lübnan'da değil, Filistin ve Irak'ın Şiii bölgelerinde de "efsane"ye dönüşen, İsrail'e karşı Lübnan direnişinin sembol isimlerinden olan Hasan Nasrallah ve Hüseyin Fadlallah'la "çelik kapılar" ardında derin sohbet!.
Yaşanmış onca acı, harap olmuş onca hayattan sonra artık her şeyi normal karşılamak zorunda kalıyorsunuz. Şarkı sözlerinin ifade ettiği gibi; Beyrut'un kalplerde açtığı yara, yaktığı ateş, o kadar geniş ve yakıcı ki, Beyrut'un yaralarının daha da üstünde!" Çelik kapının ardına "manifesto"ya dönüşen bu duygularla girerseniz... Artık, itiraz etme şansınız yoktur! Onların kuralları geçerlidir, onların istekleri elzemdir! Biz de öyle yaptık zaten. Dile kolay. "Bir el hareketi"yle dağların ardına hayatlar "armağan" eden, "akraba hayatlar"ı bir "cihat" ilanıyla ölüme gönderen bir kişiyle yüz yüze geleceksiniz. "Düşman ülke"nin, yani İsrail'in, ilk hedeflerinden biri haline gelmiş "otorite"yle yan yana duracaksınız. Ve "normal seyrindeki hayat"la ilgisi olmayan, "yabancı diyarlardan gelmiş misafir"i ender kabul eden bir siyasi liderle karşı karşıya olacaksınız! O halde yapacağınız tek şey; çevreyi gözlemek, notlar tutmak, dinlemek ve "vakte uygun" soru!
İSRAİL'İN BELASI! İşte. Lübnan Hizbullah'ının lideri Nasrallah'ın "kale" gibi korunan mekanına adım attığımız anda hissettiklerimiz.. Şaşkınlıklarımız ve tedirginliğimiz... "Allah"ın Partisi" ya da "Allah'ın Hizbi" diye Türkçe'de karşılığını bulan Lübnan Hizbullah'ı, tabii ki sadeliğin, sakinliğin ve pasifliğin adı değil! Hala anlatılır, hala kayıtlarda duruyor. "Eğer ki İsrail, Lübnan'dan atıldıysa, eğer ki Lübnan'ın mezraları, dağları uzak köy ve kasabaları "İsrail'in belası" haline gelmişse, bunun nedeni Hizbullah'tır" derler. Lübnan Hükümeti'nde "oy" sahibi değilse de "söz" sahibi olan bir partidir Hizbullah. Ve Meclisinde, sekiz milletvekiliyle, belediye başkanlıklarında çoğunlukla temsil ediliyor.. Lübnan'da, sağcısı, solcusu, Dürzi'si, Şii"si, Emel'i, her kim ki Müslümanı.. Hizbullah'ı ve önderlerini, "direnişin kahramanı" sayıyor.. Ve bu yüzdendir ki Lübnan'da gelip geçen hükümetler, Hizbullah'a "karşı" ne söz edebiliyor, ne de sözünden çıkıyor! (Belki!) Ama iki taraf arasında, öyle derin bir çelişki de bulunmuyor zaten. Hasan Nasrallah'a göre, "mesele" iktidar" olmakta, yani dünyevi işlerde değil, İsrail'e "pür karşı" olmakta! Zirvedeki amaç da "İsrail" diye adı konulan ve meşru sayılmayan bir devletin bölgeden tamamen atılması! Bunun için de ne gerekiyorsa yapılması... "Filistin intifadası"na destek gibi. İşte, Lübnan Hizbullah'ının büro ya da karargahında adım adım.. Sekiz-on apartmanlık bir site düşünün.. Site'nin girişinden itibaren silahlı korumalar gözetliyor çevreyi; o andan itibaren giriş çıkış kontrol altında, fotoğraf çekmek yasak... Hatta, hiçbir koşulda fotoğraf izni yok... Eğer ki gerekirse, Hasan Nasrallah "izin" verirse "Hizbullah demirbaşı kamera ya da makine"yle fotoğraf ya da görüntü alınabiliyor.. (Ki bu kez, nedense buna da izin verilmiyor! Sokaklarda sıkça gördüğümüz "Nasrallah posterleri"yle yetiniyor Doğu Konferansı Girişimi'ndeki gazeteci grubu!) Neyse, "bekleme odası"ndayız.. Bir bayrak duruyor köşedibinde.. Arapça bilen dostlar, "deşifre" ediyor bayrakta yazılanları, çizilenleri.. Kitap, silah ve zeytin dalının içiçe girdiği ender "bayrak"lardan biri.. Orta yerde, Kalaşnikov ve dikine devam eden zeytin dalı, ucunda Kuran-ı Kerim.. Hizbullah adı, koca puntolarla.. Ve çevrildiği kadarıyla; "Allah sizin ellerinizde korkudur.. Allah'ın Hizbi galip gelecektir.. Son satırdaysa"Düşmanlarınız için kuvvet hazırlayın!" Ve Nasrallah'la yüz yüzeyiz.. Erkeklerin elini sıkıyor tek tek, kadınlaraysa sadece bir baş selamı verip geçiyor koltuğuna. Humeyni ve Hamaney'in dev posterlerinin de olduğu geniş toplantı salonundayız şimdi.. Ve sorular, cevaplar... Hasan Nasrallah.. 40 yaşlarında, özgüveni tam, sakin, sarığı-cübbesi, karizması yerinde bir "siyasi lider!" (İlginçtir sözlerinin her yerinde "demokrasi" diyor ama örnek olarak İran'ı gösteriyor! Bir de toplantısını terk etmek mümkün olmuyor, o istemedikten sonra!) Dünyadaki ve Türkiye'deki gelişmeleri "sıkı" takip ettiği söylenebilir.. İşte.. Dört saati bulan, bir anlamda "basın toplantısı"na dönüşen sohbetten öne çıkanlar;
IRAK PARÇALANMAMALI "İsrail'in bölgede geleceği yok , çözüm görünmüyor açıkçası!.. Nitekim, İsrail'i daha şimdiden bir 'demografik bomba' endişesi sarmış durumda. İsrail sınırları içinde yaşayan 1,5 milyon Filistinli evlenerek, çok çocuk yaparak çoğalıyor. Ve bu İsrail'i tedirgin ediyor.." "Irak parçalanmamalı.. Yoksa, komşu dört ülkede de parçalanma olur! Ama maalesef Kuzey Irak'taki Kürt liderlerin tercihi ABD'nin yanında! Bu Kürtlerin geleceği açısından kötü bir şey"... "Saddam ABD'nin adamı.. CIA tarafından eğitildi, görevlendirildi. Yine ABD, onu üst yönetime getirdi. Son dönemde bir faydası kalmamıştı. Ama Saddam'ın ABD'nin değil Iraklıların eline düşmesini isterdim! Saddam'ı kullanıyorlar çünkü!" "Şahadet operasyonu ile intihar saldırısını birbirinden ayırmak gerek. İstanbul ya da dünyanın pek çok yerindeki patlamalar intihar saldırısıdır ve meşru değildir.. Kınadık, kınıyoruz.. Ama ülkemiz işgal altındayken, karargaha patlayıcı dolu bir kamyonla girmemiz meşrudur. Filistinliler'in de "askere odaklı" eylemleri meşrudur, şahadet operasyonudur!"
|