|
|
Ya bizim jüri mahkemede olsaydı?
Türkiye "jüri" kavramıyla daha önce Amerikan filmlerindeki mahkeme sahnelerinde tanışmıştı
Adaleti konu alan Amerikan filmlerinin "vazgeçilmez" sahnelerindendir. Avukat, "Jüri masasına yaklaşabilir miyim sayın yargıç?" der ve izin aldıktan sonra jüri üyelerinin gözlerinin içine bakarak o müthiş savunmasını yapar. Sonra jüri bir odada toplanır ve kararı açıklar... Bizim halkımızın kafasındaki bu jüri kavramı son günlerde yerini "yarışma jüriliğine" bıraktı. Peki bizim televizyon jürilerimiz Amerika'da bir cinayet davasında halk jürisi olarak görevlendirilselerdi, neler söylerlerdi? Haydi bakalım, kemerlerinizi bağlayın, uçuşa geçiyoruz:
Meral Okay: Sanığın koğuştaki hallerini dikkate alarak, hemen idam edilmesini talep ediyorum. Zira yatağını hiç toplamıyor, elbiselerini de çıkartıp sağa sola atıyor.
Pelin Akat: Ben son havalandırma saatindeki performansını hiç beğenmedim. Volta atarken de koreografiye hiç uymuyordu. Hemen elektrikli sandalyeye oturmalı. Müsaadenizle şalteri de ben indirmek isterim.
Pieter Snapper: Eehm, umumiyetle, nasıl desem, cinayet sırasında enstrümanını, yani elindeki bıçağı çok ustalıkla kullanmış. Yine de teknik olarak, eehhmm, şeyi, eee konstralakşını çok zayiif. (ne demek istediğini buraya yazmayı çok isterdim ama anlamını bulamadım) Gelecek hafta inşallah daha iyi olacaktır. Bir çenz (şans demek istiyor) daha verilmeli, umumiyetle...
Özdemir Ertan: Bana kalırsa sanığı hemen daktilograf Maria ile nişanlayalım. Ben devamlı izliyorum, Maria'da gözü var. Bari öteki tarafa gitmeden muradına ersin adamcağız...
Cem Ceminay: Hemen asalım, çünkü sanık erkek... Üstelik ayak bilekleri de çok kalın. Mustafa Sandalet bile bu adamdan daha iyi dans eder ya!..
Zerrin Özer: İiiii... İiiiiii... Ay kusura bakmayın sayın yargıç, sinirlerim bozuldu. Bence olağaaanüstü bir sanık. Bakışları sanki yüreğime akıyor. Bence onu "yürek mahkumu" yapalım, taş kalpleri kırsın... İiiii...
Ahmet San: Bu adama plak yapsam, ancak cezaevlerinde satar. Konserine kimse gelmez, çünkü hayranları mutlaka tutukludur. Bana yaramaz. Onçün, asın gitsin...
Ercan Saatçi: Hemen yargılamayalım. Önce ben bi DMÇ'den albümünü yapiyim, ondan sonra karar verelim. Sesi çok yanık. Olmuş yani, bence "budur!"
Armağan Çağlayan: Neresi olmuş abi? Baksana enine çizgili cezaevi üniformasının altına çift renk ayakkabı giymiş. Böylelerini Taksim'de sallandıracaksın, bak bi daha giyiyolar mı?
Deniz Seki: Ben bu sanığın cinayet işlediğini bilmiyordum. Bir daha mahkemeye çıkartılan sanıklardan sabıka kaydı istensin lütfen. Ben istifa ediyorum, baay!
İbrahim Tatlıses: Delikanlı adamın yolu hayatında en az bir kere karakola, ıslahevine, cezaevine, morga ve mezarlığa uğramalı gardaşım. Salın şu kader kurbanını gitsin lo...
Garo Mafyan: Hepiniz benim oğlumsunuz. Ben hiçbirinize kötü bir şey diyemem. Hatırlarsan sana bıçağı eline almadan önce "Aman evladım elinden bir kaza çıkacak" demiştim.
Hamdi Alkan: Sanık hemen gaz odasına kapatılsın. Ben Gazman olarak gerekli "lojistik desteği" sağlarım sayın yargıç.
Ali Hakan: Sanık, cinayet tatbikatı sırasında olayı çok ruhsuz canlandırdı. İçine biraz daha duygu katmalıydı, olmadı...
Nurseli İdiz: Bu adam "Kınalı Kar"da ormanı yakıp, beni öldüren şüpheliye benziyor. Sayın yargıç, izninizle sanık şu kürsüyü tutuşturabilir mi? O zaman daha iyi teşhis edebilirim!
Huysuz Virjin: Ayy, şimdi orta yerimden küüt diye çatlayacağım vallahi. İçim sıkıldı ayol... Sayın yargıç izninizle "Katina'nın Elinde Makası"nı söylemek istiyorum. Biraz kasvetimiz dağılsın?
Yüksel Aytuğ: Yehuuu! Gaf buldum, gaf buldum... Ona "küt diye" değil, "çat diye çatlamak" derler Seyfi bey...
|