Çuvaldız!
Irak'ı işgal eden ABD'li ve İngilizlerin (tabii hepsi değil!) işkencelerinden "iğrendik", değil mi? İnsan olduk, öfke dolduk, değil mi? Saddam'ın işkencelerinden de tiksinirdik, değil mi? Ama bunlar "demokrasi, özgürlük, terörle mücadele" namına yaptıkları için daha da iğrenç, değil mi? Açılan soruşturmalar, fotoğrafları yayınlayan ABD ve İngiliz medyası, yayan tüm kanallar sayesinde görebiliyor, bilebiliyor, nefret dolabiliyor, o nefretle de insan olduğumuzu hissedebiliyoruz, değil mi? Nefret ederken, milliyetimiz, ırkımız, dinimiz, zengin-yoksul, kadınerkek, patron-işçi, ne bileyim işte, asker-polis olmamız fark etmez, değil mi? İnsan olmamız yeter, değil mi? İnsan olduğumuz için, işkencecinin insan halinden utanıyor, insanlık dışılığından iğreniyoruz, değil mi? Değil mi?
Sınav, "çuvaldız"dır! İnsanın kavramaya en gönülsüz olduğu, en görmezden geldiği, en mazur gördüğü o "kendisi". Kendi kokusu, kendi dışkısı, kendi pisliği, kendi rezilliği, kendi insanlık suçları. Cart diye, çuvaldız batıralım mı? Bedenimize, yüreğimize, vicdanımıza ve aklımıza, cart diye. Hafızamıza, hafızasızlığımıza, körlüğümüze, sağırlığımıza, uyuşmuşluğumuza, umursamazlığımıza, sessizliğimize, hatta gözü dönmüşlüğümüze... Kendimize, tam içimize, çuvaldız! O Irak felaketine, o insanlık faciasına, o medeniyet vahşetine dair tanıklık ve nefret ettiklerimiz, benzerleri, dayağından dağlamasına, dışkı yedirmesinden tecavüze, aşağılamasından katletmesine kadar... Bu ülkede de oldu. Irak için nefret dolan, öfke dolan, utanç dolan, infial dolan bizde, kendi topraklarımızda, kendi cezaevlerimizde, kendi sorgu odalarımızda, kendi Filistin askılarımızda, kendi falakalarımızda, kendi elektriklerimizde, kendi coplarımızda, kendi makatlarımızda, kendi çırılçıplak çocuklarımızda! Çuvaldız! Batırın, bir durun, gözlerinizi kapatın, tahayyül edin, bir tahmin edin. Çuvaldız! Ve siz, belki siz değil, ama çoğumuz, çoğunuz, ne gördü, ne duydu, ne hissetti. Biz, belki biz değil, ama çoğumuz, çoğunuz, ne yazdı, ne söyledi, ne dert etti. Ne medyada bir fotoğraf, ne sizde bir hissediş, ne devlette, askerde, poliste derin bir utanç, bir insanlık hukuku. Binlerce "kol kırıldı"; çoğumuz sessiz, suç ortağı, devletin ve üniformalı-sivil kırıcıların, kırdıkları kolları, "resmi yenleri içinde" gizlemesine alıştık, kıran kolları örtmesine, örttükçe yine kırmasına alıştırıldık 12 Eylül'ün yaş büyütüp çocuk asmasına ses çıkarmadık; Diyarbakır Cezaevi işkencelerine de. Toplu, sıkı bir öfkemiz olamadı hiç! Aynen, o ABD'li, o İngiliz gibi, "terörle böyle mücadele edilir" diye düşündük. İnsan olup Iraklılar için atan kalplerimiz, kendi çocuklarımızda durdu... kudurdu! Değil mi? Çuvaldız!
Bir süredir bir şeyler değişiyor. Yasalar, ite kaka yönetmelikler ve ağırdan, kafalar. İşkence defterleri açılıyor. Tazminatlar ödeniyor. Başta Polis Akademisi'nde "birkaç iyi adam", mesleklerine insanlık hukuku yaymaya çabalıyor. Yanda, "haklarınız" sıralı. Sahip çıkınız. Dövmeye, sövmeye, coplamaya, tacize teşneler elbette yok olmadı. Ama, dün ve bugün, "Irak'taki işkenceciler"den nefret eden bir vicdana sahip oldunuz. Siz artık vicdansınız. Çuvaldız!
|