Cesur gazeteciler... Hamile işkenceciler
Biz de yayınlardık" diyen bazılarını görünce... Vatan gazetesi, Irak'taki işkence görüntüleri üzerine, "O asker Türk olsa, fotoğrafı yayınlar mıydınız?" diye sorunca, "Elbette, hemen, kuşkusuz" diye cevap veren kimilerini görünce... "Yok ya!" deyivermişim. Belki başka bir şey demişimdir. Batık bankacı ile reklamcının arasındaki yakınlığı kanıtlayan bir fotoğrafı bile yayınlamayan ve yayınlatmak istemeyenleri... Bir Cumhurbaşkanının Azerbaycan Cumhurbaşkanı'ndan forslu mektupla yakını bankacı için kıyak ricasını sansür edenleri... Bir zamanlar RTÜK yasasının sakıncaları üstüne bir kelime bile karşı görüş yazdırmayanları... Cezaevi operasyonlarını tamamen devletin ağzıyla verenleri... Böyle kararlı görünce, kim bilir ne kadar mutlu olmuşumdur!
Aslında, fotoğrafları ilk yayınlayan Amerikan CBS televizyonu da, haberlerin başındaki ünlü Dan Rather'ın ifadesiyle, "Genelkurmay Başkanı Myers tarafından arandığı için, 14 Nisan'da yapabileceği yayını durdurmuştu. Aynı rica 21 Nisan'da da oldu." Yani, o cesur yayıncılık da devletle işbirliği içinde yürüdü. Ve olayın başkaları tarafından da öğrenildiği belli olunca, Savunma Bakanlığı'nın onayıyla yayın yapıldı. Bu "başkaları"nın başında, gazeteciliğin yüz aklarından Seymour Hersh geliyor. 1968'de, ABD askerlerinin Vietnam'daki "My-Lai katliamı"nı ortaya çıkaran ve 36 yıl sonra da, Irak'taki "insanlık katliamı"nın 53 sayfalık, gizlenen raporunu ele geçiren Hersh. Bizim medyadaki, o rapora ilişkin "New York Times... New Yorker" kaynaklı kifayetsiz alıntıların asıl kaynağı Hersh'ün araştırması, bu "insanlık suçları"nın öyle bir, iki askere yıkılıp "münferit vaka" sayılarak geçiştirilemeyeceğini, Askeri İstihbarat'ın, hatta CIA'nın buna ortak olduğunu ortaya koyuyor. Sanıklardan 37 yaşındaki Çavuş Frederick, ki ABD'de de 6 yıl gardiyanlık yapmış, "Askeri İstihbarat, CIA, tercümanlar ve özel şirket sorgucuları bunu istiyordu. Bizi 'Harika iş!' diye kutladılar" diyor. Sanıkların sivil avukatı Gary Myers, ki garip rastlantı, askerliği sırasında "My- Lai" zalimlerinin de avukatlığını yapmış, davayı emir-komuta zincirine götürüyor. Frederick'in avukatı Yüzbaşı Robert Schuck, savunmada, "Ordu, günahlarını bu 6 askere ödetiyor" diyor. Hersh'ün araştırması, pazar günü Dipsiz Kuyu'da anılan özel şirket CACI'nin iki sorgucusunun isimlerini ortaya çıkarıyor. Stephan Stephanowicz, ordudan atılma eski asker. Askerleri işkencelere teşvik edenlerden. Bir diğeri, John Israel. Her ikisinin, dolayısıyla, "cirosunun 1 milyar doları aşmasıyla" övünen "serbest piyasa işkencecileri"nin doğrudan sorumluluğu söz konusu. Yine Hersh'den öğreniyoruz ki, sanıklardan kadın asker, er Lynndie England, hani o ağzında sigara, sırıtarak "mastürbasyona zorlanan, üst üste yığılan Iraklılar"ı gösteren... Şimdi ABD'de bir askeri üste... Ve hamile. Yani bir kadın, üstelik bir anne adayı, bu denli vahşileşebilmiş. İşkencenin sistematik olması bir yana, anlaşılıyor ki, bu "medeni vahşiler"in anlayışında, Iraklılar zaten "insan değil." Onları insanlık dışına sürüklemeleri, sadece askeri değil, aynı zamanda, sömürgecilik ideolojisi olan, "ötekini hayvan saymak ve hayvanlaştırmak" gibi kökleri bulunan kültürel bir mesele. "Medeniyet, demokrasi, özgürlük götürmek" gibi ulvi amaçlarla ifade edilenlerin öteki yüzü. İstila ve işgalin meşrulaştırılmasının öteki yüzü: İğfalin meşrulaştırılması! Bizimkilere, "yayınlardık" diyenlerin bazılarına bakıyorum da... Saldırı, istila ve işgalin meşrulaştırılması, tezkere süreçleri sırasında ne çok sırıtmışlar!
|