Ben de Nefertiti'yim!
Hiçbir üyesinin samimiyetine, hiçbir zaman zerrece inanmadığım AK Parti'nin en renkli(!) Bakanı Kemal Unakıtan'ın karısı Ahsen Unakıtan, coşup Amerikan bayrağını 'narında' taşıdığı tişörtünü, "fark etmeden" giydiğini söylemiş. Spor giyimden çok hoşlanıyormuş. Tişörtü giyerken de tam kalbinin üzerine nal kadar bir ABD bayrağı geldiğini fark etmemiş. Bir kadının sokağa çıkarken "Üstüm başım nasıl olmuş, hoş görünüyor muyum, bir falsom var mı?" diye aynanın karşısında epey bir zaman harcadığını, yine en iyi bir başka kadın bilir. Hadi giyerken fark etmedi. Tişörtü satın alırken de mi görmedi acaba? Tabi Ahsen Hanım tabii... Ve de ah biz kadınlar! Arada şuur kaybı yaşayıp bazı şeyleri fark edemiyoruz işte.. Örneğin Hülya Avşar da jartiyerini göstermek için eteğini poposuna kadar açıp gazetecilere özellikle poz vermedi zaten. Farkında değildi. Tıpkı Ahsen Hanım gibi. Aslında ben de Nefertiti'yim ama bakmayın alelade bir kul gibi aranızda dolaştığıma... Farkında değilim. Papatyalar... Ah o papatyalar.. Sokak satıcılarının içinde sattıkları plastik leğenlerle birlikte alıp götüreceğim neredeyse eve.. Aklım baharda ve sokaklarda.. Ama nasıl olmasın? Bilenler bilir, İzmir'in baharı da bahardır hani.. Balkonlara sofralar kurulmaya başlar. Restoranlar, kafeler kaldırımlarda konuşlanmış masalara servis açar. İzmirli gelemez öyle dört duvar arasına tıkılmaya. Belki de bu yüzden, "Türkiyenin en şık bilmemneresi" sıralamalarında, İzmirli restoranlar, kafeler vs. üst sıralarda yer alamaz. Çünkü iç dekorasyona fazla önem verilmez. Gereksiz masraftır. İzmir'in sokaklarından, caddelerinden, Körfez'inden daha güzel dekorasyon yapılamaz da ondan. Biz yer-içerken illa yaşadığımız şehri keseceğiz göz ucuyla.. Körfez vapuru Alsancak'tan tam saatinde kalktı mı? Sudan çıkıp zıp zıp zıplayan kefallerden en büyüğünü kim görecek? Denizin üzerinde tembel tembel oturan pelikanlar bu aralar biraz kilo mu verdi? Bostanlı sahilinde pamuk helva flamingolar tek ayak üzerinde nasıl uyuyor? Bir gözümüz önümüzdeki zeytinyağlı otlara teşne 'lahos'tayken, diğeri illa bu manzarada olacak. Durun şimdi.. Ben bütün bunları anlatmayacaktım ki.. İlk bir kaç cümleden sonra lafı seçimlere bağlayacaktım. Ama bu İzmir'in baharı insanda akıl mı bırakıyor? Eh diyeceğim de kısa ve öz zaten. Hiçbir şey yapmamış bile olsa (ki öyle de değil) İzmir'de bir "kent kültürü" bilincinin oluşturulmasına, çalmadan, çırpmadan, art niyetsiz imkan veren, Ahmet Piriştina'nın, bir dönem daha bizimle olmasını çok istiyorum. Taraf olmayan bertaraf olurmuş. Ben de bu konuda ne şiş yansın ne kebap tarzı bir yazı yazamazdım doğrusu. Yazmam da.
|