|
|
Olsa da dert, olmasa da: Reklamlar
Bir tarafta izleyici hakları, öte yanda şirket menfaatleri... Neresinden baksanız "zor" bir yazı...
Biliyorum, televizyon reklamlarından hepinize gına geldi. "Yakından Kumanda" köşesine sonu gelmez reklam kuşaklarıyla ilgili her gün onlarca şikayet ulaşıyor. Evet, reklamlar arttı. Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle; içinde bulunduğumuz aylar, reklamveren bütçelerinde yatırıma en dönük günlerdir. Özellikle televizyon reklamları Mart- Nisan-Mayıs aylarında yoğunluk kazanır. Bunun yanı sıra medya pazarlama şirketleri arasındaki müthiş rekabetten kaynaklanan "fiyat kırma politikası" da reklamverenleri fena halde tahrik etmiş görünüyor. Onlar şimdilerde ucuzlayan tarifelerin "keyfini" çıkartıyorlar. Bir televizyon kanalının yaşaması için reklam alması şart. Bunu artık pek çok televizyon izleyicisi de biliyor. Hatta içlerinden bazıları, ilgiyle izledikleri programı "ödüllendirmek" için reklamlar sırasında zap yapmadıklarını bile söylüyorlar. Ama izleyicinin de bir tahammül sınırı var. Bir okurumuz hiç üşenmemiş, elindeki kronometreyle "Kurtlar Vadisi"ndeki Çakır'ın vurulduğu bölümün reklam sürelerini hesaplamış. Dizinin süresi 60 dakika 6 saniye, reklam süresi ise 67 dakika 33 saniye... Bu manzara sadece Show TV ve "Kurtlar Vadisi" için geçerli değil. Hemen tüm televizyonlarda şu sıralarda inanılmaz bir reklam bombardımanı yaşanıyor. Avrupa Yayın Birliği EBU, Radyo Televizyon Üst Kurulu RTÜK ve Radyo Televizyon Yayıncıları Derneği RTYD, reklamlar konusunda düzenleyici maddelere uyulması için zaman zaman uyarılarda bulunuyorlar. Ama ne yazık ki şimdiye kadar uygulama aşamasında bir "dil birliği" sağlanabilmiş değil. Televizyonculuğun hukuki açıdan hala "gecekondu statüsünde" icra edildiği ülkemizde, herkesin "bildiğini okuması" aslında son derece doğal. Başta da söylediğim gibi, bu, meslek yaşamımın en zor yazılarından biri. Kendimi çapraz ateşte kalmış gibi hissediyorum. Her ne kadar maaşımı, ilan ve reklam gelirleriyle ayakta duran bir kuruluştan alıyor olsam da öncelikli görevim; "izleyicinin" yanında yer almak, onların sesini duyurmak. Açıkçası; seyircinin bu kadar "hor kullanılmasına" gönlüm razı olmuyor. Sektörün yetkililerinin kafa kafaya verip ekranda giderek "teröre" dönüşen bu olaya bir çeki-düzen vermeleri gerektiğine inanıyorum. "Reklam arası dizi" döneminin; seyirciyi incitmeden, televizyonların da yaşam bağlarını kopartmadan, "gerçekçi" bir statüye kavuşturularak, bir an önce sona erdirilmesini diliyorum.
|