|
|
Bir atın görkemli hikayesi
Biraz beklenmedik biçimde Oscar adaylıklarında en iyi film adaylarının arasına girmeyi başaran "Zafer Yolu", aslında bu kadar onuru pek hak etmeyen düzeyli bir kitle filmi. Film, 1910'larda başlayıp 30'ların sonlarına dek uzanan bir zaman dilimi içinde, bir avuç insanın ve de bir atın öyküsünü anlatıyor. "Batıya git genç adam" öğüdünü tutarak, California'nın pırıltılı cazibesine kapılıp gelen ve birkaç yıl içinde bisiklet satıcılığından başlayıp, yörenin en büyük araba bayii olan Charles Howard (Jeff Bridges). Önlenemez modernleşme karşısında, eski günlere ve Vahşi Batı'ya özlemini atlarda gidermeye çalışan yaşlı kovboy Tom Smith (Chris Cooper). Kültüre, okuma-yazmaya düşkün, hali-vakti yerinde bir aileden gelen ama ailesinin 1929 bunalımında herşeyi yitirmesiyle jokeyliğe ilgi duymaya başlayan genç serüvenci John Pollard (Tobey Maguire). Bu üç insanın kaderi, Seabiscuit ('deniz bisküisi') adını taşıyan bir atın çevresinde buluşur ve örtüşür. Tom Smith'in içindeki cevheri sezip tavsiye etmesiyle birlikte, Charles Howard bu pek de albenisi olmayan atı satın alır. Ve Pollard'ın jokeyliğiyle, bu efsanevi serüven başlar. Gerçek bir atın, 1930'larda sayısız yarış kazanmış Seabiscuit'in öyküsünü anlatan bir romandan uyarlanan "Zorlu Yarış", ön planda at ve de hayvan sevgisi, yarış heyecanı, çalışıp başarmanın zevki gibi şeyler anlatırken, arka planda da ABD'nin neredeyse 20 yıla yayılan toplumsal- ekonomik serüveninden de ipuçları veriyor. Hızla sanayileşen ve modernleşen bir toplumda yitip giden kırsal kesim değerleri, kapitalizmin verimli kılınmış bir tarlada birden fışkırması, bahis ve kumar tutkusunun kitleleri hızla sarması gibi şeyler, bu dönem filminin içinde açık biçimde kendini gösteriyor. Tüm kalabalık sahneleri ve yarış bölümleri çok iyi çekilmiş ve de iyi oynanmış bu film, sonuç olarak insana geniş bir tatmin duygusu veriyor. Ee, bu kadarı da az şey değil...
|