|
|
|
|
|
|
Bu esprileri k..ından mı uyduruyosun!
Bu soruyu Ali Poyrazoğlu'na, 10 yıl aradan sonra gittiği Trabzon'da karşısına geçen iki genç sormuş. "Onlar böyle seviyor" diyor; sevilmesini ise muhalif duruşuna bağlıyor.
Çarşı Mağazaları yeni bir etkinliğe başladı. Müşterileriyle daha farklı bir ilişki kurmak, sanat ve kültürle de onların yanında olduğunu göstermek için "Tiyatro Buluşmaları" adı altında bir etkinlik düzenliyor. Yani, Çarşı Mağazaları bayilerinin olduğu tüm şehirlerde, Ali Poyrazoğlu'nun "Ödünç Yaşamlar" isimli tek kişilik oyununu, özel bir gösterimle tiyatrosever müşterileriyle buluşturuyor. Bu etkinliğin ilki Trabzon'da yapıldı. Ben de teftişe gittim! Yeşillikler arasında bir doğa gezisi, Sümela Manastırı ziyareti, müthiş Karadeniz yemekleri sonrasında Ali Poyrazoğlu'nun "Ödünç Yaşamlar" isimli oyununu izledik akşam. İki saat boyunca durmak, yorulmak bilmeyen bir performansla sahnedeydi. İnsanların sevgisi inanılmazdı; dakikalarca ayakta alkışlandı. Anadolu insanının sanatsal etkinliklere olan açlığı gün gibi ortadaydı işte. Minik bir şehir gezintisinde insanların Ali Poyrazoğlu'nu birbirine gösterip, 'Aaa Ali Poyrazoğlu Trabzon'a mı gelmiş? İnanamıyorum' dediklerini duyunca üzüldüm. O da bana iki gencin karşısına geçip "Afedersiniz siz bu esprileri k..ınızdan mı uyduruyorsunuz?' dediklerini anlattı gülerek. "Espriye müthiş bir bakış! Ufacık çocuk bunlar. Beni iki gündür beklediklerini söylüyorlar. Sana bunu veren seyirciyi ölene kadar bırakmazsın; deli gibi çalışmak zorunda hissedersin kendini" diyor. O yüzden bu kadar çok çalıştığını, oynadığını, yazdığını anlatıyor... Çarşı ile Ali Poyrazoğlu buluşmaları Diyarbakır, Mersin, Denizli ile devam edecek. Buradan duyurulur... * ÇARŞI ile Tiyatro Buluşmaları sizi kaç yıl aradan sonra Anadolu'ya getirdi? Karadeniz'e 10 yıl sonra geldim. Diyarbakır'a bir kez gitmiştim. Genel olarak 10 yıl sonra diyebiliriz. * Neden kaynaklanıyor bu kopukluk? Anadolu'ya turne yapmak çok pahalı artık. Maliyetler çok yüksek; zor oluyor gitmek. Sponsor olmadan yapılamıyor. Çarşı mağazasıyla benim bakışım uyuştuğu için kabul ettim. * Uyuştuğunuz noktalar neydi? Sponsor bulurken ya da böyle bir arayıştayken nelere dikkat ediyorsunuz? Teklifi getiren onlar... Ödünç Yaşamlar'ı görmüşler; gördükleri oyunun kendi bakışlarına çok uygun olduğunu düşünmüşler. Seyirciyle beraber oynanan, interaktif bir yönü var oyunun. Hatta daha da ileri götürüp sonunda meslektaş olduğumuzu da söylüyorum. İnanıyorum da buna. Tüm bunlar hoş gelmiş onlara. Ben de iyi bir mağazacılığın eğlence endüstrisinin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Mağazalar da eğlendirmeli, insanın içini açmalı, bakış sunmalı, vizyon sunmalı ve sorumluluk taşımalı. O sorumluluğun içerisinde de sanatı paylaşma olanağını sağlama sorumluluğu var. 'Bu sorumluluğu yerine getirmek ister misiniz?' dedim bana geldiklerinde. 'Amaç bu zaten' dediler. Kabul ettim. * Sokakta yürürken insanların nasıl etkilendiğini, sizinle nasıl konuştuklarını gördüm. İnanamadılar Trabzon'da olduğunuza. Oyuna da ilgi büyüktü. Böyle bir manzaradan sonra hiç buraları ihmal ettiğinizi düşünüp suçluluk duygusuna kapılmadınız mı? Hayır. Benim tempomda çalışan insan kapılmıyor böyle bir şeye çünkü kendimi olağanüstü zorlayarak, mesleğimin her dalında çalışıyorum. 30 yıldır tiyatrosuz sezonum geçmedi. 65 film çevirdim, 550 bölüm televizyon dizisi yaptım ben. * Burada olmak da bir görev değil mi? Burada olmak da bir görev ama her yere ulaşamadığın için sinemayla, televizyonla, radyoyla ve gazeteyle ulaşıyorum. Keşke herkes benim gibi bu olanakları kullanan yetenekte olsa diyorum. Çünkü ben Türkiye'nin en büyük gazetelerinden SABAH'ta köşe yazarlığı yapıyorum. Bu çok zor bir iş. Kitap yazıyorum, çeviri yapıyorum, 10 yıldır radyo programı yapıyorum, film çeviriyorum, tiyatro oynuyorum. * Anadolu'daki insanların size, tiyatroya, sanata yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Mesela bu akşam ne gördünüz onlarda? Büyük bir açlık ve almaları gereken bir hak var. Bu hakkı alamadıklarını görüyorum ve üzülüyorum. Ne kadar sevindiklerini, beni izledikleri zaman ne kadar coştuklarını, ayağa kalkıp alkışladıklarını görüyorum. Tabii ki bunda benim bireysel başarımın da çok etkisi var. Çünkü ben bu insanları kumbaraya para atar gibi tek tek biriktirdim. Nerede mi? Tiyatroda sürekli oynayarak, sinemada, televizyonda oynayarak, gazetede yazı yazarak... Çünkü gazetede okuduğu yazıyı yazan adamı, radyoda dinlediği adamı sahnede canlı gördüğü zaman ona biriktirdiği saygıyla ve ön hazırlıkla geliyor bana. Ama şunu söyleyeyim ki, geniş kitlelerin sanatla, kültürle birebir buluşmasını devletin sağlaması gerekiyor artık. * Eski kuşağın da yeni jenerasyonun da izlediği bir tiyatro adamısınız. Bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Bana gelen insanların yüzde 50'si genç, yüzde 50'si orta yaş ve üstü. Bunu sağlayabiliyorum çünkü muhalif duruşumu yıllardır açık yüreklilikle koruyorum. Benim muhalif bir tavrım var, o tavrımdan geri basmıyorum, çekilmiyorum; yaşama saygı duyuyorum, duyduğum saygıyı yaşamı sorgulayarak insanlarla paylaşıyorum. Benim yaşamı sorgulamam, yaptığım işi sorgulamam, kendimi sorgulamam, geniş kitleler tarafından izlenmemi sağladı. Yani ben açık yürekli olmama borçluyum bunu, diye düşünüyorum. Ama bunu planlı programlı bir şekilde, herkes beni izlesin diye yapmadım. * Kaç oyun sahnelediniz, sayısını hatırlıyor musunuz? Bilmiyorum ama herhalde 100'ün üstündedir. * Peki kaç kitap yazdınız? 4 kitap yazdım, 35 tane de çevirdim. * Şu anda birden fazla kitap yazıyorsunuz, doğru mu? Evet. Biri 'Ben Eskiden Küçüktüm' isimli bir öykü kitabı. İçinde 60 öykü var. Kısa kısa aşk öyküleri, yalnızlık ve yabancılaşma üzerine öyküler. Bu ay Can Yayınları'ndan çıkacak. bir de yıllardır günlük tutuyorum. Bunları bir kitapta bir araya getirmeye karar verdim. Ama edebi bir kaygı güderek yazdım. Adı 'Aynayı Tuttum Yüzüme Ali Göründü Gözüme'. İçime, yaşadıklarıma yolculuk yapıyorum bu kitapta. Türkiye'nin Yıldızları olmasa bitecekti ama Haziran sonuna kaldı. '
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|