|
|
|
|
|
|
Keşke iyilik perisi olsaydın
Meltem Cumbul ile buluşmaya giderken makyaj yapacak takati bile bulamamıştım kendimde ama onun birçok insanda olmayan ışığı, etrafında dolanmaya başladığınız anda sizi de aydınlatıveriyor.
Bazı günler çok zor başlıyor. Üstelik başlamakla kalmıyor, zor da devam ediyor. Hatta bazı günler bitmek bilmiyor. Meltem Cumbul ile buluşacağım gün, tam da bu zor günlerden biriydi benim için. Bazı acıları, kalp kırıklıklarını ve kızgınlıkları unuttum zannederken, o perşembe günü aslında bir arpa boyu bile yol kat etmediğimle yüzleşmiştim. Sabah 10'da başlayan ağlama krizim, öğle yemeği boyunca da devam etmişti. Kısaca özetlemem gerekirse; sanırım şu cümle yeterli olur: "Aşkta ilk kandırılan ölümlü ben değilim, son da olacağımı zannetmiyorum!". Ama otuz iki kısım tekmili birden sevgi, nefret, şefkat ve bolca ihanet dolu ve aşk adı verilen sihirli karışım hayatınıza bir kere dokununca, hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Ve bile bile, 'Aşk adına' kandırılmaya ve kendinizi kandırmaya razı oluyorsunuz.
İŞLERİ ÇOK YOĞUN Meltem Cumbul'la ilk tanıştığımda 17 yaşımdaydım. Doğal olarak o da çok küçüktü. Ve yıllar içinde belki dost olmadık ama her görüşmemiz çok sıcak geçti. Çünkü onun birçok insanda olmayan ışığı, etrafında dolanmaya başladığınız anda sizi de aydınlatıveriyor. Buluşmamıza giderken makyaj yapacak takati bile bulamamıştım kendimde. Hemen anladı bir terslik olduğunu ama önce onu dinlemem gerekiyordu. Bugünlerde tüm hayatını Eurovision Şarkı Yarışması sarmış durumda. Bu durum onu hem heyecanlandırıyor hem de biraz geriyor. Nasıl germesin... Düşünün bir kere; 12-15 Mayıs tarihleri arasında tüm Avrupa, gözlerini Meltem Cumbul ve Korhan Abay'a dikip, kendi ülkeleri adını söyleyerek, "Twelwe Points-12 Puan" demelerini bekleyecek. Bugünlerde harıl harıl Bahar Korçan'ın hazırladığı kıyafetlerin provasını yapan Cumbul, bir yandan metinleri okuyor ve bir yandan da yaşamının geride kalan bölümlerini aksatmamaya çalışıyor. Ayrıca Şehir Tiyatroları'nda 'Hırçın Kız'da oynuyor ve haftanın büyük bölümünü 'Gurbet Kadını' dizisi için Urfa'da geçiriyor. Bu arada gelecek hafta birinci yıldönümünü kutlayacağı çiçeği burnunda evliliğini de aksatmamaya çalışıyor. Tüm bu koşuşturma sırasında ise otomobiline yani Chrysler Grand Voyager'ına sığınıyor.
ZEKİ KADIN CANIM 1997 yılından beri Voyager kullanan Cumbul, bu yıl otomobilini yeni modeli ile değiştirmiş. Voyager ile aşkları ilk bakışta başlamış. Otomobilin tasarımına aşık olan Cumbul, yoğun koşuşturma sırasında senaryo okuyabildiği, büyük bir konfor ile seyahat edebildiği ve kendine güven verdiği için bu otomobili tercih etmiş. İşin ilginç tarafı yeni otomobili de eskisi ile aynı renkte. Dedim ya, bugün benim için ters bir gündü diye. Meltem ile sohbetimiz sona erince sıra fotoğraf bölümüne geldi. Elimi fotoğraf makineme attığımda ise kanım dondu... Makinemin pili şarj cihazının üzerinde kalmıştı: "Eheh, Meltemciğim hani görüşmemizden sonra Nişantaşı tarafına geçecektin ya, istersen şimdi geçelim. Ben de pilimi almış olurum Eh Eh!" Tabii yemezler... Meltem hemen muzip bakışlarla cevabı patlattı: "Yağmurdan korunmak için beni kümese soktuğun zaman, benden orayı saray gibi görmemi isteme..." Bu özlü söz Dostoyevski'denmiş. Zeki kadının hali başka oluyor tabi...
|
|
|
|
|
|
|
|
|