| |
|
|
Demirel, günlük siyaseti izlerken, Colaturka'yı kaçırmış!
Ne derseniz deyin... Süleyman Demirel, siyaset hayatımızın, artık vazgeçilmez renklerinden biri oldu. Pazar akşamı Habertürk TV'nin "Basın Kulübü"nde Demirel'i dinlerken, hem güldük, hem de derin derin düşündük. Örneğin, aktif siyasete dönüp dönmeyeceği konusunda, şöyle dedi: - Şu anda parti siyaseti içinde değilim ama bu, olmayacağım anlamına da gelmez. Devran nasıl döner bilmiyorum. Belli ki bu "Devran"ın dönmesi meselesi, Demirel için, Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti'nin yıldızının şimdiki parlaklığını kaybetmesi ile, doğru orantılıdır. Acaba sayın Demirel, devranın dönüşünü izlerken, hiç olmazsa keman çalmayı öğrenmeye başlasa, vaktini boş geçirmemiş olmaz mı? Tabii ki keman şart değil. İnsan 70'inden sonra da, herhangi bir saza başlayabilir. Örneğin Paderewski (1860-1941), ünlü bir piyanist ve besteciydi. Polonya 1919'da bağımsızlığına kavuşunca, bu ülkenin ilk başbakanı oldu. Ama politikadan sıkılıp, 10 ay sonra istifa etti ve piyanosuna döndü... İngiltere'nin ünlü başbakanlarından Muhafazakar Disraeli, (1804-81) 64 yaşında bu koltuğa oturdu. Ama o aynı zamanda roman da yazardı. Disraeli'nin rakibi Liberal Gladstone (1809-98) ise ilk kez Başbakan olduğunda 59, son başbakanlığında ise, 83 yaşındaydı. Çin'de Deng Şiao Ping (1904-97), ancak Mao'nun ölümünden sonra Komünist Partisi'ne hakim oldu ve 1982'de Başkan seçildi. Yani, Demirel için de, yaşlanmak önemli olmamalı. Burada problem, Demirel'in hedefleyebileceği koltukların, gençler (mesela Tayyip Erdoğan) tarafından işgal edilmiş olması. Baksanıza Demirel'in 1970'lerdeki genç rakibi "Karaoğlan" Ecevit'in bugünkü durumuna. Veya Deniz Baykal da, sürekli "İstikbal vaat eden genç politikacı" kimliğinde, yaşlanmadı mı? Demirel'in, Basın Kulübü'ndeki yorumlarına dönersek Dedi ki: - Bir iktidarın üç sene gidip gitmemesini bilmek zordur. AK Parti'nin bölünmesi tehlikesi vardır. Bugün sağ ile sol arasındaki fark, Pepsi Cola ile Coca Cola arasındaki fark kadardır. Mühim olan icraattır. Demirel'in bu yorumundan çıkarsayabileceğimiz sonuç şu. 9'uncu Cumhurbaşkanı günlük siyaseti izlerken, reklamları ve tüketim trendini izlemeyi ihmal etmiş. Hâlâ, Pepsi Cola ve Coca Cola'nın yanında "Colaturka"nın da pazara girdiğini ve önemli pay aldığını fark etmiş değil. Bunun yerine, Fatih Altaylı'ya gücenmiş belli ki. Erdoğan'ın "Barış Nobeli"ne aday olmasını öneren Fatih Altaylı'ya, şu göndermeyi yapıyor Demirel: - Erdoğan'ın Nobel Barış Ödülü'ne önerilirken, biraz dikkat edilmesi lazım. Bir savaş mı önledi, bir buluş mu yapıldı? Kime nasıl verildi, emsallerine bakmak lazım. Ben Tayyip Erdoğan'ın Nobel adayı olmasına en fazla Yaşar Kemal'in sinirleneceğini sanırdım. Oysa aklıma gelmedi Demirel ve Ecevit de, 1970'lerde izledikleri kavgacı politika sonucu ekonomiyi iflas noktasına getirdikleri için, Nobel Kimya Ödülü'ne aday gösterilmişlerdi. Gerekçe de, "Lirayı pula çevirmeyi başarmış olmaları"ydı.
|