|
|
|
|
|
|
Haremin üzerindeki sır kalktı
Yıldız Sarayı'nda nedimelik yapan Leyla Açba'nın kaleme aldığı anıları "Bir Çerkes Prensesinin Hatıraları" adıyla yayınlandı. Kitap, saray hayatına ve Cumhuriyet'in ilk yıllarına ışık tutuyor
Padişah güya haremdeki bütün kadınlar ile cinsel ilişkide bulunurmuş. Bu benim çok ağrıma giderdi çünkü bunları duydukça aklıma teyzem Leyla Hanım gelirdi. Onlar sarayda hizmet etmiş ve bazıları da padişah ve şehzade eşi olmuş kişilerdi
Ömrümün büyük bir kısmını geçirdiğim ve içinde tarihi hadiselere şahit olduğum saray hayatının bana öğrettiği en önemli şey sır saklamaktır. Bu sürgün yıllarında kağıt üzerinde yaşadıklarımı anlatmam sadece zat-ı şahaneye ve Kadınefendi Hazretlerine karşı olan derin saygım ve hürmetim sebebiyledir" diyor anılarına başlarken Leyla Hanım... Bir Çerkes ailesine mensup olan ve 1931 yılında Sivas'ta ölen Leyla Hanım, 1919'da Sultan Vahdettin'in eşlerinden Nazikeda Kadınefendi'nin nedimesi olarak sarayın bilinmezliklerine katılır. Teyzesi Peyveste Hanım, Sultan Abdülhamid'in eşi olan ve önce Yıldız Sarayı harem dairesi, ardından Fer'iye Sarayı'nda geçen yıllarını kaleme alan Leyla Hanım'ın anıları ölümünden sonra bir sandığın içindeki gizli bölmede bulundu. Yıllarca tercüme edilmediği için Kuran'dan bölümler zannedilen bu anıları Almanya'daki yeğenleri tercüme ettirip gün ışığına çıkarttılar. Kitabı yayına hazırlayan 22 yaşındaki yeğeni Harun Açba, amaçlarının Osmanlı hareminin bir sefahat alemi olmadığını göstermek olduğunu söylüyor.
* Kuran'dan sayfalar olduğu düşünülen notların aslında tarihi bir döneme ışık tutacak bir belge olduğunu nasıl öğrendiniz? Tesadüfen öğrendim. Ben halam Leyla Hanım hakkında tabii birçok hikayeler duymuştum ve onun hayatını az çok biliyordum. Ama hatıralarını yazdığını hiç işitmemistim. Leyla Hanım, benim babamın babası Ahmed Bey'in küçük kız kardeşidir, yani babamın halası benim de büyük halamdır. Vahdettin'in eşlerinden Emine Nazikeda Hanım da annemin halasıdır. Okulda din kitapları hakkında bir program başlatılmıştı, benden de öğretmen bir Kuran getirmemi istedi. Evde Kuran ararken, eski bir tane buldum. Baktım ki çok kalın ve arasında Kuran'ın dallarından olmayan sayfalar var. Onların tümünü çıkardım ve daha sonraki incelememde mektuplar ve notlar olduğunu anladım. Tabii hemen Osmanlıca bilen büyüklerime gösterdim.
* Kitabı ne kadar sürede tamamladınız, kimlerden yararlandınız? Orijinal metin Osmanlıca dilinde yazıldığından bugünkü Türkçeye çevirilmesi gerekiyordu, ben Osmanlıca bilmediğim için çeviri iki sene sürdü. Bu aşamada en çok yardımı Osmanlıca bilen büyüklerimden gördüm. Ailem de beni asla yalnız bırakmadı, özellikle annem ve ablam bana çok yardımcı oldular. Annem Nazikeda Kadınefendi'nin yeğeni olduğu için araştırmalarım çok çabuk sonuçlandı, ama buna rağmen iki senemi aldı.
* Sarayın harem hayatı yıllarca hep bir sır perdesinin ardında kaldı. O dönemin canlı tanıklarına ulaşmak kolay olmadığı gibi anlatmak isteyen de çıkmadı. Belki mahrem olarak nitelendirilen bu dönemin gün ışığa çıkartılması sizin için nasıl bir anlam taşıyor? Hatıraları hazırlarken benim bir tek amacım vardı, o da tarihe ışık tutmak, yani Osmanlı hareminin bir sefahat alemi olmadığını insanlara göstermekti. Zannedersem halamın da hatıralarını yazarken ilk gayesi bu olmuştur. Daima işitir ve okurdum; Padişah güya haremdeki bütün kadınlar ile bir cinsel ilişkide bulunurmuş. Bu benim çok ağrıma giderdi, zira bunları duydukça veya okudukça, aklıma halam Leyla Hanım ve diğer hala ve teyzelerim gelirdi. Onlar sarayda hizmet etmiş ve bazıları da padişah veya şehzade eşi olmuş kişilerdi; halalarımın resimlerini gördükçe çok düşünürdüm, sonra da yazık çok yazık keşke insanlar haremi daha iyi tanısalardı, derdim.
* Kitabı yayına hazırlarken tarihsel gerçeklere sadık mı kaldınız yoksa bir kısmı sizin yorumunuz mu? Örneğin biz tarih kitaplarında, Abdülhamid'in istibdat yönetimini okurken halka büyük baskılar yapan bir padişah olduğunu öğrendik. Oysa Leyla Hanım'ın gözüyle Abdülhamid, iyi kalpli, çevresindeki herkese iyi davranan bir padişah. Bazı hatıratlar anlatım tarzıyla romanlara benzeyebilirler, ama halamın hatıraları öyle bir roman niteliği taşımıyor, çünkü içinde anlatılmış olan hiçbir olay hayali değildir. Ben sadece önsözde kendi düşüncelerimi aktarmaya çalıştım, halamın yazdıklarına bir şey eklemedim, o zaman zaten hatıra olmaktan çıkar. Kitaptaki bütün ayrıntılar doğrudur, ben tarihe hizmet etmek istediğim için hayali hiçbir şey yazmadım. Abdülhamid Han'ı ne çok övmeli ne de karalamalı, çünkü her insanın iyi ve kötü tarafları vardır. Ben mesela daima Abdülhamid Han'ın çok iyi bir hükümdar olduğunu, devlete ve millete huzurlu yıllar yaşattığını büyüklerimden çok işitirdim. Halam Leyla Hanım da Abdülhamid'i methediyor, belki bu görüş teyzesinden veya amca kızı olan Fatma Pesend Hanım'dan kaynaklanabilir ama Leyla Hanım padişahı bizzat tanımış ve onun devrinde yaşadığı için yazdıklarının bence hiçbir şüphe uyandırmaması lazım.
* Notlardan sizi en çok hangi bölüm etkiledi? Aslında bütün bölümler çok etkileyici fakat beni en çok halamın ve diğer saraylı hanımlarin Feriye Sarayı'nda çekdikleri ızdıraplı günleri ve Şahinde Hanım'ın suikastini anlatan bölümler etkiledi. Çünkü yakın tarihimizin bu kadar acı hadiseler ile dolu olduğunu bilmiyordum.
* Kitapta da geçen, saraya gelen kızlara söylenen "Sarayda yaşananların dışarıya sızdırılmaması" kuralı bu kitapla bozulmuyor mu? Sarayda hizmet eden insanlar padişaha veya onun ailesine hizmet etmislerdir. Onlar hakkında hususi olan en küçük ayrıntının saraya mensup olmayan birine anlatılması o zamanlar terbiyesizlik olarak algılanıyordu. Zaten halam da önsözünde buna dayanarak "saygım ve hürmetim sebebiyledir" diyor
Figen Yanık
|
|
|
|
|
|
|
|
|