|
|
Çare "pencere, tencere" programlarında değil
Hakikaten artık şu reality şovlardaki suni tavırlardan, sürekli aynı konuların işlenmesinden çok sıkıldık. Turnike usulü yıllardır başlık parası, kuma durumu en ufak bir şey katılmadan işlenip duruyor
Geçen akşam biraz geç bir saatte eve geldikten sonra, ne yaptıysam bir türlü uyumayı başaramadım. Olan oldu, uyumasam da olur diye TV karşısındaki yerimi aldım.Orayı burayı zaplarken birden bir programa takıldı gözüm. Hani eskiden penceresi olan bir Yasemin vardı ya, o şimdi "Kadının bir şeyi..." diye bir program yapmış. Ben hayatımda daha suni bir şey görmedim. Programa başlarken Yasemin Hanım herkese "Hadi serçe parmaklarımız bir birine geçsin, tutuşun el ele ve şimdi hep beraber tekrar edelim. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" diyor ve insanlar bunu tekrar ediyor. Derken, Yasemin Hanım botoxtan gerilmiş gergin yüzüyle tebessüm etmeye çalışarak (o kadar gerilince gülümsemek zor oluyor da) "Şimdi burada hep beraber dertli kadınlarımıza yardım edeceğiz" diyor. Zannedersiniz ki birazdan uzay mekiğini aya doğru fırlatacağız. Bir ciddiyet, bir yapılan işi önemsemek ki görmeyin! Sonra kafasına sarı uzun peruk geçirilmiş, dudakları kıpkırmızı ve gözlüklü bir kız geliyor ekrana. Elinde bir mendil, simsiyah camlı gözlüğün altındaki gözlerini silmeye çalışıyor. Kız "Ben Doğulu bir genç kızım, beni zorla evlendirecekler. Yardım etmezseniz intihar edeceğim" diye, bir mektup yazmış. Programa onun üzerine konuk etmişler. Yahu hakikaten ailesinden bu kadar korkan, üstelik de Doğulu bir kız kafasına peruk, gözüne gözlük geçirip kıpkırmızı rujla oralara gelir mi? Hadi doğru diyelim, ne yapalım, bunun nesi enteresan? Bizim Anadolu'da özellikle de Doğu'da, kızlarımıza babaları, "Canım kızım, artık evlilik yaşına geldin. Söyle bakalım bir flörtün var mı? Birisi varsa sen sevgiline söyle de gelsin seni istesin" mi diyor? Hakikaten artık şu reality şovlardaki suni tavırlardan, sürekli aynı konuların işlenmesinden çok sıkıldık. Turnike usulü yıllardır başlık parası, kuma durumu, gönülsüz evlilik aynı biçimde en ufak bir şey katılmadan işlenip duruyor. Ve artık adam bulamayınca, bir takım yapmacık, gerçekçilikten uzak kadınlar falan çıkartmaya başladılar. Tabii ki bizim kadınımızın, özellikle kırsal kesimdekilerin gerçekten çok önemli problemleri var. Ben bunları hafife almıyorum, sadece bu tip programlar işleniş biçimleri hiçbir derde deva olacak biçimde değil diyorum. Çünkü gerçek dertliler kafalarına peruk takıp "Yetişin" diye, kendini programlara atmıyor. O sabah, Zeyno benle konuşmak istediğini söyledi. Zeyno, bize haftada bir temizliğe gelen Doğulu ve inanılmaz matrak bir kadın. Hayatı nasıl hafife alıyor, onca çilesine rağmen nasıl hayatla dalga geçiyor inanamazsınız. Yanına gittim ve derdini sordum. "Ayşe Hanım sizden bir şey rica edicem. Benim adam her gece eve gelince bağrınıyor, 'elalemin karıları TV kanallarına telefon edip bi dolu hediye kazanıyo, sen niye beceremiyosun' diyo. Gözünüzü seveyim, sizin tanıdıklarınızdan bir torpil şeyetseniz de, ben de bağlanıversem bir kanala da bir şeyler kazansam" dedi. Tabii çok güldüm ve "Sen onu bunu bırak. Söyle bakalım, seni de zorla mı evlendirdiler yoksa kendi rızanla mı?" dedim. O da "Ben evleneli 30 sene oluyor. Zorladılar mıydı, ben evden kurtulayım diye evet mi dediydim, valla hatırlamıyorum. Zaten ne fark eder ki, evdeyken babam döverdi şimdi de bizim adam dövüyor. Bir dayak el değiştirdi, bir de fazladan çocuklar var. Bizim kaderimiz doğuştan böyle!" Hakikaten de öyle. Bu insancıklara biz yeterli eğitimi, okulları götüremezsek sabaha kadar program yapsak ne olur?...O suni programlar hiçbir şeyin çözümü falan değil. Onlara doğru çözümleri götürelim, çareleri önlerine sunalım ki yavaş yavaş bu insanların kaderi değişsin, onlar da düzgün evlilikler yapabilsinler. Yani fayda eğitimde, tencere pencere programlarında değil!
İlişki cadısı Ayşe
|