| |
|
|
Buzlar can almadan erimez
Geçen hafta Ülkerspor ile birlikte Litvanya'ya gittiğimizi söylemiştim. İşte geziden bir iki anekdot: * "Büyükelçi kafileyle tanışacak" dediler. Sefarete gittik. Sade, küçük bir bina. İçeriye girdik. Etrafa bakıyorum elçimiz nerede diye. Bir arkadaş işte orada dedi. Aa! Ufak tefek bir kadın! Büyükelçi Şanıvar Kızıldeli şirin, nazik bir 'devlet hanımı'. Ülkerspor'un 2 metrelik siyahi basketçileriyle hali görülmeye değerdi. * Elçilikte kahve, meyve, börek ikramı yapıldı. Baktım tüm fincanların üzerinde sarı yaldızdan ay-yıldız işareti var. Merak bu ya; altını çevirdim: 'Made in England' yazıyordu! * Trakai bölgesinde fotoğrafını gördüğünüz 'Ada Şatosu'na gittik. 1950'lerde yıkık durumdaki şatoyu mükemmel bir biçimde restore etmişler. Bölgede bulunan eski eşyaları filan da burada sergiliyorlar. Bunlar arasında ne vardı biliyor musunuz: 15'inci yüzyıldan kalma, 3x4 cm boyutlarında, kalp biçiminde pasta kalıpları. Kadın her yerde ve her zaman kadın işte! * Fotoğrafa dikkatlice bakın: Şatonun çevresindeki göl buz tutmuş durumdaydı. Bölgede bir inanış varmış: "Buzlar can almadan erimez" diyorlardı. İnsan ya da hayvan, bir canlı bu gölde boğularak ölünce buzlar eriyormuş. Buzların yavaş yavaş eridiğini görünce, ya tevatür doğruysa diye hüzünlendik!
|